ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etti. Bu durum, ABD’nin İsrail’in yanında yer aldığını gösterdi. Filistin’in BM’ye tam üyeliğini engellemek için ‘hayır’ oyu kullanan ABD’ye karşı 12 üye ‘evet’, 2 üye ise ‘çekimser’ oy kullandı. ‘Çekimser’ oy kullanan ülkeler arasında İngiltere ve İsviçre bulunurken, ‘evet’ oyu veren ülkeler arasında Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya yer aldı. Kararın geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin ‘hayır’ oyu kullanmaması ve toplamda 9 ‘evet’ oy alması gerekiyordu. Karar metninde, “BM Genel Kurulu’na Filistin’in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir” ifadesi yer alıyordu.
Filistin, daha önce 2011 yılında BM’ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK’de gerekli desteği alamamıştı. 2012 yılında ise ‘BM daimi gözlemci’ statüsüne kavuşmuştu. Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan’da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup göndererek üyelik başvurularının yeniden ele alınmasını talep etti. Guterres de 3 Nisan’da BMGK’ye mektup yazarak Filistin’in talebinin gündeme alınmasını çağrısında bulundu. BMGK, 8 Nisan’da Filistin’in talebini Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi’ne iletti. Ancak, Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi, üyelikle ilgili dönüş yapması gereken iki toplantı sonucunda mutabakata varamadı. Bunun üzerine Cezayir, Filistin’in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açtı.
ABD’nin Filistin’in BM üyeliğine karşı veto kullanması, Orta Doğu’daki politik gerilimin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Filistin’in uluslararası alanda tanınması ve temsil edilmesi konusundaki çabalarına karşın, ABD’nin ve İsrail’in karşı çıkması, süreci zorlaştırmaktadır. Karar tasarısının reddedilmesi, Filistin’in uluslararası alanda daha fazla destek arayışını tetikleyebilir. Bu durum, bölgedeki siyasi dengeleri etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Filistin’in BM üyeliği konusundaki mücadelesi devam ederken, bölgedeki barış süreci ve siyasi istikrar da belirsiz bir seyir izlemeye devam etmektedir. Bu olay, Filistin-İsrail sorununun karmaşıklığını ve uluslararası ilişkilerdeki çatışma dinamiklerini bir kez daha gözler önüne sermektedir.