Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 2024 yılında Reagan Ulusal Savunma Forumu’nda önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasında, Suriye’deki gelişmelerin arka planına dair dikkat çekici analizlerde bulundu ve Suriyeli halkın durumunu ele aldı.
Sullivan, Suriye’deki durumun iki temel sebebe dayandığını belirtti. Birinci sebep, Suriye lideri Beşar Esed’in halkına karşı sergilediği “vahşi ve baskıcı” tutumuydu. Esed’in, halkına daha iyi bir gelecek sunma konusunda uzlaşıcı davranmaması sonucunda, Suriye halkının bu durumdan bıktığını vurguladı. Bu noktada, halkın yaşadığı acılara ve baskılara karşı artık katlanamayacak durumda olduğunu ifade etti.
İkinci sebep ise Esed’in geleneksel destekçileri olan İran ve Rusya’nın mevcut durumunun güçsüzlüğüydü. Sullivan, bu iki ülkenin dikkatinin dağınık olduğuna vurgu yaparak, bunun sonucunda Esed’in “çıplak” bir durumla karşılaştığını belirtti. Ayrıca, Esed rejimi güçlerinin içinin “oyulduğunu” dile getirdi. Rejim karşıtı güçlerin, aslında bu anı bekleyerek daha önce hazırlıklarını tamamladıklarını ve bu durumun hızının, rejimin uluslararası destekçilerinin zayıflığına dayandığını aktardı.
ABD’nin Suriye’deki öncelikleri arasında, DEAŞ’ın yeniden canlanmasını engellemek ve bölgedeki dost ülkelerin güçlü ve güvende olmasını sağlamak olduğunu belirten Sullivan, bu konulara özel bir önem verdiklerini ifade etti. Özellikle, DEAŞ’ın yeniden dirilişi ile ilgili alınacak önlemlerin, sadece bölge için değil, dünya için de kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Bu bağlamda, ABD’nin Suriye politikalarının daha geniş bir perspektife sahip olması gerektiğini belirtti.
Ayrıca, Sullivan, ABD’nin bölgedeki sivillere yönelik insani bir facianın önüne geçmeyi de amaçladığını aktardı. ABD, bu çerçevede bölgedeki ortaklarıyla birlikte çalışmaya devam ediyor. Bu işbirliğinin, hem insani yardımların ulaştırılmasında hem de bölgedeki güvenliğin sağlanmasında önemli bir rol oynayacağını düşündüğünü belirtti.
Sonuç olarak, Jake Sullivan’ın açıklamaları, Suriye’nin karmaşık dinamiklerini ve bu dinamiklerin bölgesel ve uluslararası istikrara olan etkilerini ortaya koyuyor. Esed rejiminin iç ve dış koşulları göz önünde bulundurulduğunda, Suriye’deki belirsizliğin ne kadar derin olduğu bir kez daha anlaşılıyor. ABD’nin bu süreç içindeki rolü ve stratejileri, bölge halkının geleceği açısından da büyük önem taşıyor.