Dünyanın en yoğun şehirlerinden biri olarak bilinen İstanbul, trafik sorunuyla başa çıkmanın yollarını aramaktadır. Şehrin araç trafiği, zaman zaman neredeyse dayanılmaz bir hâl alırken, bu sorunun çözümü için çeşitli yöntemler gündeme gelmektedir. İstanbul’un artan trafik yükünü hafifletmek amacıyla, özellikle Eminönü ve Kadıköy gibi yoğun bölgelerde araçla girişlerin ücretli olması fikri üzerinde durulmuştur.
Bu konuda ilham kaynağı olarak New York şehri gösterilmektedir. İstanbul için düşünülen bu plan, New York’un başarılı uygulamalarından esinlenmiştir. New York’ta trafik yoğunluğunu azaltmak amacıyla ‘trafik yoğunluğu ücreti’ uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulama, şehrin en yoğun bölgelerine araçla girmek isteyenlerden belirli bir ücret talep etmektedir.
New York’ta bu uygulama çerçevesinde, Central Park’ın güneyinde bulunan Empire State, Times Square ve Wall Street çevresindeki alanlara ulaşmak isteyenler, giriş yapmak için günlük 9 dolara kadar ücret ödemek durumundadır. Bu noktalar, şehrin en yoğun ve turist açısından rağbet gören bölgeleri arasında yer almaktadır.
Günün en yoğun saatlerinde, bu bölgelere araçlarıyla girmek isteyenlerin 9 dolar ödemesi gerekirken, diğer saatlerde bu ücret 2,25 dolara düşmektedir. Bu ekonomik model, New York’ta toplu taşıma altyapısını geliştirmek ve trafiği azaltmak amacıyla oluşturulmuştur. Böylece insanlar toplu taşıma araçlarına yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
New York Valisi Kathy Hochul, bu uygulama ile ilgili teklifi iki yıl önce gündeme getirmişti. Ancak başlangıçta bu teklif, çeşitli şikayetlerle karşılaşmış ve uygulanmamıştı. Sonrasında uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi sonucunda, valilik bu teklifi revize etti ve uygulamaya sokmayı planladı.
Uygulama hakkında birçok tartışma söz konusu olmuştur. Özellikle o dönemde ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, bu uygulamaya karşı olduğunu ifade etmişti. Bu durum, ülke genelinde trafik sorununa çözüm arayan farklı yaklaşımlar ve politikalar arasında birtakım gerilimlere neden olmuştur.
İstanbul’da, New York’ta uygulanan bu benzer sistemin hayata geçirilmesi, şehrin trafiğini büyük ölçüde olumlu etkileme potansiyeli taşımaktadır. Ancak uygulama, İstanbul’un kendine özgü dinamikleri ve halkın tepkileri göz önünde bulundurularak tasarlanmalıyken, şehrin genel ulaşım politikasıyla entegre edilmesi gerekmektedir. Böyle bir sistemin, İstanbul’un trafiğini nasıl etkileyeceği ve halkın bu duruma nasıl tepki vereceği merak konusu olmaktadır.
Sonuç olarak, İstanbul’un trafik sorununa yönelik öneriler ve mevcut modeller yakın takip edilerek, şehrin farklılıkları ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak uygulanmalıdır. Böylelikle seyahat süreleri kısalacak, hava kirliliği azalacak ve şehirdeki yaşam kalitesi artacaktır.
