Avustralya’da Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen bir ırkçı saldırı, toplumda büyük tepki uyandırdı. Saldırı, Victoria eyaletinin Melbourne kentindeki bir alışveriş merkezinde meydana geldi. Burada, 30 yaşındaki hamile bir kadın ile 26 yaşındaki bir başka Müslüman kadın, saldırıya maruz kaldı. Saldırgan, arkasında yaklaştığı hamile kadını başörtüsünden tutarak boğmaya çalıştı. Yaklaşık 10 dakika sonra, başka bir kadını da itip tokat attı. Bu olay, inançları nedeniyle hedef alınan bir kesime yönelik şiddetin kötü bir örneği olarak değerlendirildi.
Olayın ardından Victoria polisi, saldırganı gözaltına aldı ve “saldırı ve kasten yaralama” suçlamasında bulundu. Saldırının ardından Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, basın toplantısında yaptığı açıklamada olayı “kınanacak” bir durum olarak nitelendirdi. Hükümetin Müslüman karşıtı saldırıları, antisemitik saldırılara kıyasla daha az önemseme eleştirilerini reddeden Albanese, “İnsanlara inançları nedeniyle yapılan tüm saldırıları ciddiye alıyorum ve hepsi yasaların tam gücüyle karşı karşıya kalmalıdır.” şeklinde ifadede bulundu.
Avustralya’da İslamofobi ile mücadele eden özel temsilci Aftab Malik, ABC News’a verdiği bir röportajda, ülkede her türlü nefret eyleminin sona ermesi gerektiği vurgusunu yaptı ve Melbourne’deki saldırıyı kınanması gerektiğini belirtti. Ayrıca, Avustralya İslam Konseyleri Federasyonu Başkanı Rateb Jneid, 17 Şubat’taki açıklamasında Müslümanlara yönelik saldırılara verilen tepkilerin yetersiz olduğunu ifade etti. Bu tür saldırıların artırdığı endişeler, toplumun huzurunu tehdit eden bir durum olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan, Avustralya’da 7 Şubat’ta yürürlüğe giren yeni bir yasa, nefret ve terör suçlarına karşı sert yaptırımlar öngörüyor. Bu yasa, 1 ila 6 yıl arasında değişen hapis cezaları içermektedir. Yeni düzenleme ile birlikte, Nazi selamı vermek gibi ‘hafif’ nefret suçlarına karşı en az 12 ay, terörizimle bağlantılı nefret suçlarında ise 6 yıla kadar hapis cezası uygulanması hedefleniyor. Bu yasa, Avustralya’nın nefret suçlarına karşı çıkardığı en sert kanunlar olarak tanımlanıyor ve toplumda artan güvenlik endişelerine yanıt vermeyi amaçlıyor.
Sonuç olarak, Melbourne’de yaşanan bu olay, yalnızca söz konusu bireylerin değil, tüm Müslüman topluluğunun güvenliğini tehdit eden bir durum olarak değerlendiriliyor. Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen bu tür saldırılar, toplumda derin bir yaraya yol açtığı gibi, bu tür eylemleri teşvik eden bir atmosferin varlığına da işaret ediyor. Hükümetin bu tür saldırılara karşı alacağı sert tedbirler, toplumsal barışın sağlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır.
