Marmara Denizi’nde müsilaj tehdidi yeniden ortaya çıktı ve bu durum bilim insanlarının deniz kirliliği konusundaki uyarılarını artırdı. Bilim insanları, müsilajın deniz hayatına olan etkileri konusunda endişelerini dile getiriyor.
Ekim ayı sonunda Marmara Denizi’nin yüzeyinde başlayan müsilaj, hızlı bir şekilde tüm bölgeye yayıldı ve bu durum hem deniz ekosistemini hem de yerel balıkçılığı olumsuz etkiledi. Müsilaj, yoğun bir şekilde deniz yüzeyinde görülen bir durum olarak bilinirken, bunun denize olan etkileri ise daha derinlere inmektedir.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nde Denizcilik Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi ve Kuzey Ege’deki müsilaj sorununa dikkat çekerek, bu sorunun çözümü için denize arıtılmadan bırakılan atıkların durdurulması gerektiğini vurguladı. Özellikle müsilajın Marmara Denizi’nin yüzeyinden 30 metre derinliğine kadar sarmış olduğunu ve Bozcaada, Gökçeada çevreleri ile Saros Körfezi’nde de bu müsilajın gözlemlendiğini belirtti.
Deniz ekosisteminin korunması adına atık yönetimi üzerinde durulması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Sarı, sözlerine şöyle devam etti: “Eğer müsilajsız bir Marmara istiyorsak, arıtmadan denize bıraktığımız atıkları durdurmalı ve çalışmayan arıtma tesislerini faaliyete geçirmeliyiz. Ayrıca sanayi kuruluşlarını da sıkı bir şekilde denetlemeliyiz.”
Prof. Dr. Sarı, iklim değişikliğinin deniz yüzeyi sıcaklıklarını artırdığına dikkati çekerek, mevcut Marmara Denizi yapısının değiştirilmesinin mümkün olmadığını fakat yanlış uygulamaların düzeltilmesiyle müsilajın önüne geçilebileceğini belirtti. Bu noktada bireysel bilinç ve toplumsal sorumluluğun önemine de değindi.
Marmara Denizi çevresinde yaşayan bireylerin, kimyasal kullanımını azaltarak denizin iyileşmesine katkıda bulunabileceğini vurgulayan Sarı, deniz ekosisteminin korunması için toplumun genelinde bir bilinç oluşturulması gerektiğinin altını çizdi. Bu durum sadece bilim insanlarının sorumluluğu değil, aynı zamanda her bireyin üstlenmesi gereken bir görev olmalıdır.
Sonuç olarak, müsilaj sorununun çözümü, yalnızca bilim insanlarının önerdiği bazı yöntemlerle değil, aynı zamanda toplumun da bu konuda duyarlılık göstererek katkıda bulunmasıyla mümkün olacaktır. Çevresel sorunlar, yalnızca belli bir grubun değil, tüm toplumun ortak bir sorunudur. Dolayısıyla bu gibi sorunlarla mücadelede bireysel ve toplumsal bilinç geliştirmek, sürdürülebilir bir gelecek için kritik önem taşımaktadır.