2001 yılında, eski kız arkadaşının anne ve babasını öldürmekten hüküm giyen 67 yaşındaki Brad Sigmon, Amerika Birleşik Devletleri’nde kurşuna dizilerek idam edildi. Sigmon, ölüm cezasına çarptırılmıştı ve infazı, Güney Carolina Ceza İnfaz Dairesi tarafından gerçekleştirildi.
Güney Carolina Ceza İnfaz Dairesi’nden yapılan açıklamaya göre, Sigmon, idamın diğer alternatif metotları arasında kurşuna dizilmeyi seçti. Bu idam, 3 gönüllüden oluşan bir idam mangası tarafından infaz edildi. Sigmon’un ölümünün yerel saat ile 18:08’de gerçekleştiği bildirildi.
Sigmon’un avukatı Geral Bo King, müvekkilinin infaz için kullanılan “barbarca” yöntemler arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığını belirtti. King, “Eğer ölümcül enjeksiyonu ya da idam mangasını seçmeseydi, Güney Carolina’nın eski elektrikli sandalyesinde diri diri yakılarak ölecekti. Ancak mevcut alternatif de en az o kadar korkunçtu” ifadelerine yer verdi.
King, Güney Carolina’daki son idamların ölümcül enjeksiyon yöntemiyle infazlarının oldukça uzun sürdüğünü de vurguladı. “Eylül ayından bu yana idam edilen üç mahkumda olduğu gibi, ölümcül enjeksiyonu seçseydi uzun bir süre acı çekme riski ile karşı karşıya kalacaktı” diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekti.
Avukat King, Sigmon için geriye kalan tek seçeneğin idam mangası olduğunu ifade etti ve onun vurulmasının vücudu üzerindeki etkileri konusunda hiçbir belirsizlik taşımadığını dile getirdi. “Brad kendisi için en iyi olanı seçti” dedi.
Brad Sigmon, ABD’de 1976 yılında ölüm cezasının yeniden yürürlüğe girmesinden bu yana idam mangası tarafından infaz edilen 4’üncü mahkum oldu. Önceki üç mahkum ise Utah eyaletinden idam edilmişti. Son olarak, 2010 yılında kurşuna dizilerek idam edilen Ronnie Gardner, ceza infazı mangası tarafından infaz edilen en son kişi olmuştu.
Brad Sigmon’un durumu, idam cezasının uygulanma biçimi ve mahkumların karşılaştıkları tercihler üzerine tartışmalara yol açarken, toplumsal ve hukuki sistemdeki boşlukları ve değişmesi gereken yöntemleri yeniden gözler önüne serdi. Bu olay, idam cezasının tartışmalı doğasının yanı sıra, birçok kişinin bu konuda farklı görüşlere sahip olduğunu da ortaya koyuyor.
Özellikle Sigmon’un tercih edilmesi gereken yöntemler arasındaki karmaşık mücadelesi, genel anlamda ceza hukuku sistemindeki etik sorgulamaları tetiklemektedir. İnfaz yöntemlerinin insanlık haliyle nasıl bir bağ kurduğu ve suçun bedelinin ne şekilde ödenmesi gerektiği üzerinde düşünüldüğünde, bu tarz olayların derin etkileri olduğu aşikar. Toplumlar, idam cezası gibi cansiparane yöntemlerin uygulanmasının sonuçlarıyla, insan onuru ve adalet anlayışı arasında nasıl bir denge kurmaları gerektiği konusunda sorularla karşı karşıyadır.