ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, düzenlediği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar, Güney Afrika’nın Washington Büyükelçisi Ebrahim Rasool’un “istenmeyen kişi” ilan edilmesine ilişkin gelişmeler üzerine odaklandı.
Bruce, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun sosyal medya üzerinden yaptığı duyurunun ardından, Rasool’un durumunun resmi olarak bakanlıkta bildirildiğini aktardı. Bu bildirimin ardından, Rasool’un diplomatik ayrıcalıklarının sona erdiğini ve bu durumun bugün itibarıyla geçerli olduğunu belirtti. Büyükelçi Rasool’un, Cuma günü ABD’den ayrılması gerektiği de ifade edildi.
Rasool’un “istenmeyen kişi” olarak ilan edilmesinin nedeni üzerine de konuşan Bruce, konunun Rothwell’un ABD Başkanı Donald Trump’ı eleştirmesiyle ilgili olmadığını, daha ziyade Büyükelçi’nin Başkan’ı “beyaz ırkın üstünlüğü savunan aşırıcılarla” eşit tutmasından kaynaklandığını vurguladı. Bu durum, ABD ve Güney Afrika arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemiş gibi görünüyor.
Güney Afrika ile ABD ilişkilerinde sürtüşme
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bruce, normalde ABD ve Güney Afrika’nın güçlü diplomatik ilişkilere sahip olduğunu ancak mevcut durumda bazı sınavlar ve sorunlar bulunduğunu belirtti. Son dönemde Güney Afrika’nın, ABD ve müttefiklerine karşı saldırgan bazı tutumlar benimsediğine dikkat çekti. Hamas’ı değil de, İsrail’i BM’de soykırımla suçlaması ve İran ile askeri ve ticari ilişkilerini geliştiriyor olması, bu sorunların başında geldiğini ifade etti.
ABD Dışişleri Bakanı Rubio, Rasool’un “istenmeyen kişi” olarak ilan edilmesini resmi olarak duyurarak, onun ABD’de yeri olmadığını belirtti. X sosyal medya hesabında, “O, ırk temelli provokasyon yapan ve Amerika ile ABD Başkanı’ndan nefret eden biri. Onunla istişare edecek hiçbir şeyimiz yok ve artık istenmeyen kişidir.” ifadelerini kullanarak durumu net bir şekilde özetledi.
Bu gelişmeler, uluslararası ilişkilerdeki gerginliklerin nasıl bir evrim geçirdiğini ve özellikle ABD ile Güney Afrika arasındaki diplomatik ilişkilerin zayıfladığını göstermektedir. Ayrıca, Rasool’un durumu ve buna yönelik ABD yönetiminin tutumu, global diplomasi sahasındaki değişimlerin ve güç dengelerinin nasıl etkilendiğine dair önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Ebrahim Rasool’un “istenmeyen kişi” ilan edilmesi, sadece bireysel bir olay değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin derinleşen karmaşasını ve bu ilişkilerin gelecekte nasıl şekilleneceğini de sorgulatan bir durumdur. Washington ve Pretoria arasındaki diplomatik diyalogun nasıl bir yön alacağı ve bu süreçlerin etkilerinin ilerleyen günlerde nasıl gözlemlenebileceği merakla beklenmektedir.
