Dünyanın gözü, 5 Kasım 2024’te gerçekleştirilecek olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık seçimlerine çevrildi. Bu seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olan Donald Trump ve Demokrat Parti’nin adayı Kamala Harris, ülkenin geleceği için kıyasıya bir mücadeleye girişecek. Seçim süreci, hem günlük hayatı hem de siyasi atmosferi derinden etkilemekte.
Yaklaşık 170 milyon seçmenin kayıtlı olduğu ABD’de, 5 Kasım’da sandıklara gidecek olan halkın uzun kuyruklar oluşturması bekleniyor. Bazı eyaletlerde, seçmenler seçim gününden önce oy kullanmak için sandık başına gidebilirken, bu durum özellikle 60 milyondan fazla seçmenin erken oy kullanma uygulamasından faydalanacağı tahmin ediliyor. Bu, seçmenler için büyük bir avantaj sunuyor; zira birçok kişi yoğun iş temposu nedeniyle 5 Kasım’da oy vermekte zorlanabilir.
Ancak seçim günü öncesinde yaşanan bir olay, sürecin sorunlu yönlerini gözler önüne serdi. Donald Trump, sosyal medya hesabından Kentucky, Laurel County’deki bir oy verme makinesinde yaşanan bir problemi paylaşarak, seçmenlerin oy verme işlemleri sırasında sorunlarla karşılaştıklarını belirtti. Olay, bir seçmenin Donald Trump’a oy vermek istediği esnada, makinenin otomatik olarak Kamala Harris’i seçmesiydi. Bu durum, seçmenin iradesinin hiçe sayıldığı bir hüsran olarak değerlendirildi.
Trump, sosyal medya paylaşımında, “Kentucky, Laurel County’deki bir oy verme makinesi şu anda çevrimdışı durumda ve Başsavcı tarafından incelenmeyi bekliyor. Seçmenlerin Donald Trump’ı seçmesine izin vermeyi reddetti, bunun yerine otomatik olarak Kamala Harris’i seçti” şeklinde ifadeler kullandı. Bu olay, seçim güvenliği ve seçmen iradesi konusunda önemli bir endişe yarattı ve pek çok kişinin tepkisini topladı.
Seçim sürecinin bu kadar karmaşık ve tartışmalı bir şekilde ilerlemesi, ABD’deki demokratik sistemin nasıl işlediği hakkında çeşitli soru işaretleri doğurdu. Seçim günü yaklaşırken, halkın bu tür sorunlarla karşılaşması, oy verme sürecine olan güveni de olumsuz etkileme potansiyeline sahip. Özellikle Trump’ın açıklamaları ve yaşanan bu tür olaylar, iki taraf arasında gerginlik oluşturarak, seçim atmosferine doğrudan etki edebilir.
Bu olaylar ışığında, ABD’deki seçim süreci, sadece bir başkanın seçilmesi değil, aynı zamanda seçmenlerin güveninin de sorgulanmasına yol açmaktadır. 5 Kasım’daki seçimler, tüm bu tartışmaların gölgesinde gerçekleşecek ve kazanan sadece bir başkan değil, aynı zamanda demokratik değerlerin ne ölçüde korunduğu olacaktır.
