Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’e sağladığı askeri desteği artırarak sürdürmeye devam ediyor. Bu destek, eski Başkan Joe Biden döneminde belirli bir süre duraklama dönemine girmiş olsa da, yeniden alevlenmiş durumda. Biden yönetimi, Gazze’deki sivil kayıpların artması nedeniyle bazı askeri sevkiyatları askıya alırken, Donald Trump’ın müdahalesiyle bu durum değişti.
Son olarak, yaklaşık bir ton ağırlığındaki MK-84 bombalarını taşıyan bir ABD gemisi, Aşdod Limanı’na demir attı. İsrail Savunma Bakanlığı, bu sevkiyatı “Ordumuz için büyük önem taşıyan mühimmat teslimatı” olarak tanımladı. Savunma Bakanı Israel Katz, bu yardımların İsrail ile Amerika arasındaki güçlü ittifakın bir göstergesi olduğunu vurguladı.
Biden yönetimi, özellikle Gazze’de yaşanan sivillerin kayıplarını göz önünde bulundurmuş ve MK-84 bombalarının İsrail’e ihracını durdurmuştu. Ancak Trump, geçen ay bu engeli kaldırarak sevkiyatın yeniden başlamasına olanak tanıdı. Bu durum, uluslararası camiada tartışmalara yol açtı.
Trump’ın yetkileri kapsamında gerçekleştirdiği bu sevkiyat, uzun zamandır İsrail’in beklediği ağır silahları yine elde etmesine imkan tanıdı. Nitekim, Trump’ın müdahalesinin ardından, savaş alanında kullanılabilecek ölümcül bombalar İsrail’in envanterine girdi.
Biden yönetimi, Mayıs 2024 tarihinde CNN’e verdiği bir röportajda, eğer İsrail, Gazze’deki Refah bölgesine kapsamlı bir kara saldırısı düzenlerse, silah sevkiyatını durdurabileceğini ifade etmişti. Ancak bu açıklamalara rağmen Trump’ın süreçleri tekrar eski haline getirmesi, İsrail’in askeri stratejisinde radikal bir değişim yaratmayı başardı.
MK-84 bombası, yaklaşık bir ton ağırlığıyla bilinen ve yüzlerce metre çapında yıkıcı bir etkiye sahip olan bir silah olarak tanınmaktadır. Bu bombaların özellikle sivil yerleşim alanlarında kullanılması durumunda büyük bir katliama yol açma riskini barındırıyor. Dolayısıyla, bu durum uluslararası hukuku ve insan hakları standartlarını tehdit etmekte.
ABD’nin desteğiyle İsrail, bu durumda askeri operasyonlarını güçlendirmeyi hedefliyor ve bu süreçte uluslararası ilişkilerde önemli bir tartışma konusunu da beraberinde getiriyor. Bu tür askeri yardımlar, diğer ülkelerle olan ilişkilerde de gerginlik yaratma potansiyeline sahip. Dolayısıyla, bu şehirdeki gelişmeleri ve ABD’nin rolünü yakından takip etmek oldukça önemli hale geldi.
Sonuç olarak, ABD ile İsrail arasındaki askeri iş birliği, günümüzdeki pek çok çatışma ve krizden kaynaklı olarak giderek daha fazla dikkat çekiyor. Uzun süredir devam eden bu durumu dikkate alarak, uluslararası toplumun nasıl bir yanıt vereceği ve bu sürecin sonuçlarının neler olacağı, ilerleyen günlerde merakla bekleniyor.