Sosyal medya hesapları ve internet siteleri aracılığıyla bireyler, doğrudan telefon numarası ile iletişim kurarak anne sütü satışı yapmaya başladı. Bu sütler, yalnızca bebeklerine süt bulamayan annelerle sınırlı kalmayıp, sporcular, bağışıklık sorunları yaşayan kişiler ve kanser tedavisi görenler tarafından da tercih ediliyor.
Kanal D Haber’in aktardığına göre, bazı internet platformlarında “sahibinden anne sütü” başlığı altında ilanlar açılıyor ve bu sütlerin litresi 100 dolara kadar yükselen fiyatlarla satışı gerçekleştiriliyor. Bu yasa dışı ticarette sütlerin güvenliği ve hijyen standartları ise tamamen belirsiz durumda.
“İNEK SÜRÜ KOYUP GÖNDERSEM KİM ANLAYACAK”
Satıcıların bu konuda yaptıkları açıklamalar, dikkat çekici bir boyuta ulaşmış durumda. Telefon görüşmelerinde yer alan bir satıcı, inek sütünü anne sütü olarak satabileceğini rahatça ifade ederek denetimsizliğe işaret ediyor:
“Sahtekarlık çok. İnek sütü göndersem bile kimse fark etmez. Kilosu 2000 lirayı bulur.”
SOSYAL MEDYADA HIZLA YAYILIYOR
Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında sütünü satmak isteyenlerin iletişim numaralarının paylaşıldığı grupların sayısı hızla artıyor. Ancak bu kontrolsüz satışın, uzmanlara göre ciddi sağlık tehditleri barındırdığı ifade ediliyor.
“ANNE SÜTÜ, ENFEKSİYON KAYNAĞINA DÖNÜŞEBİLİR”
Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Eda Kepenekli, internetten elde edilen anne sütlerinin potansiyel enfeksiyon riski taşıdığına vurgu yapıyor:
Bu sütlerin taşıdığı hastalıkları bilmeden kullanmak son derece tehlikeli olabilir. Tüberküloz, hepatit çeşitleri ve brucella gibi bulaşıcı hastalıkların aktarılması mümkündür. Sütün muhafaza koşulları ve taşıma yöntemi hakkında bilgi sahibi olmadan tüketmek hayati tehlikeler doğurabilir.
YETİŞKİNLERDE FAYDASI YOK, RİSKİ ÇOK
Giderek artan bir şekilde bazı sporcular ve ciddi hastalıklarla mücadele eden yetişkinlerin “bağışıklığı güçlendirici” inancıyla anne sütü tükettiği gözlemleniyor. Ancak bu konuda bilimsel bir destek mevcut değil. Uzmanlar, yetişkinler için anne sütünün iyileştirici bir etkisinin bulunmadığını, aksine olası risklerin yüksek olduğunu belirtiyor.