Türkiye’nin gündemini sarsan ‘Yenidoğan Çetesi’ skandalı son aylarda geniş yankı uyandırdı. Bu çete, İstanbul, Tekirdağ ve Çorlu’daki hastanelerle işbirliği yaparak bebekleri haksız kazanç amacıyla sevk ettikleri, bu süreçte yaşamlarını yitiren bebeklerin ailelerine acı veren ihmali davranışlarda bulundukları iddialarıyla yargılanmakta. Dava, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor ve geçtiğimiz gün, davanın dokuzuncu gününde, çete üyeleri ve yöneticileri 22’si tutuklu toplam 47 sanık olarak hakim karşısına çıktı. Bu duruşmada sanıkların verdikleri ifadeler kan dondurucu nitelikteydi.
Sanıklardan biri olan hemşire yardımcısı Batuhan Çetin, ‘Kaya’ isimli bebeğin ölümüne ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çetin, hastanede yaşanan usulsüzlüklerden haberdar olmadığını öne sürerek, doktor Şehmuz Çelik’in hastaneye pek az geldiğini vurguladı. Duruşma sırasında, “Denetim gelmeden önce zaten bu durumdan haberdar olunuyordu” diye belirtti. Dolayısıyla, hastaneye gelen doktorların çoğu zaman keyfi şekilde orada bulunduklarını dile getirdi.
Çetin, doğumuna ve ölümüne tanık olduğu ‘Kaya’ bebeği ve onun durumunu detaylı bir şekilde anlattı. Bebeğin doğumundan sonra hiçbir doktorun müdahale etmediğini, entübasyonun yalnızca hemşireler tarafından yapıldığını aktardı. Bebeğin yoğun bakıma alındığını ve ikinci gece kötü bir şekilde kanamaya başladığını belirtti. Durumun heyecan verici bir şekilde kötüye gittiğini ve hemşire müdahale etmeye çalıştığını ifade etti. Ancak, bu süreçte doktor Damla Atak’ın hastaneye gelmeye tenezzül etmediğini ileri sürdü. Çetin, “Bebeğin nabzı 60 ile 55 arasında düşmüştü. Bebeği teslim aldığımızda çok soğuktu” dedi.
Çetin’in tanıklığı sırasında sunduğu ifadeler, ‘Kaya’ bebeğinin ölümünün nasıl gerçekleştiğine dair önemli detaylar içeriyordu. Bir noktada, Rıza Keykubad ile iletişim kurarak bebeğin durumu hakkında bilgi verdiğini ve Keykubad’ın bebeğin yaşamayacağına dair bir şeyler söylemesi dikkat çekti. Fakat kendisinin yalnızca kalp masajı yapma yetkisine sahip olduğunu ve bu konuda çok fazla ilerleyemediğini ifade etti.
Çetin, medikal uygulamaların birçoğunun eksik yapıldığını, bunun yanında doktor Şehmuz’un hastanede bulunmadığını ve sadece kaşesinin kullanıldığını, dolayısıyla “kamusal güvenin” zedelenmiş olduğunu vurguladı. Aynı zamanda, Doğukan Taşçı ile telefonla görüştüğü için kendisine yapılan tehditleri de aktardı. Bu tür korkutma ve baskıların, “kurumsal bir mobbing” olduğuna inanıyor.
Duruşmadaki çarpıcı diğer bir nokta ise, yoğun bakımda bulunan kameraların durumuydu. Çetin, “Kameraların çalışmadığına dair ifadelere inanmıyorum, kesinlikle çalışıyorlardı” diyerek bu konuda net bir görüş belirtti. Çetin, yoğun bakımda bulunan bazı personellerin kameraları devre dışı bırakma yetkisine sahip olduğunu da ifade ederek, eksik ve çarpıtılmış bilgi akışının hastanede ne denli ciddi sorunlar yarattığını anlattı.
Bu dava, sağlık çalışanlarının ihmal ve hatalarının yanı sıra, yetersiz denetim mekanizmaları ve yönetimsel sorunlar üzerinde de ciddi tartışmalara yol açarak; toplumda büyük bir infiale neden olmaktadır. Yenidoğan Çetesi’nin eylemleri, yalnızca çocukları değil, aileleri ve daha geniş bir toplumu etkileyen trajik sonuçlar doğurmuştur.