USD38,17
%0.53
EURO43,54
%0.28
JPY0,002685
%0
RUB0,464300
%0.47
CNY5,23
%0.31
GBP50,89
%0.33
EURO/USD1,14
%0.04
BIST9.369,44
%-0.28
Petrol67,85
%3.04
GR. ALTIN4.084,11
%0.51
BTC3.217.749,47
%-0.45
  1. Haberler
  2. Siyaset
  3. CHP’nin Geçmişi: Cunta Savunuculuğu ve İddialar

CHP’nin Geçmişi: Cunta Savunuculuğu ve İddialar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eski başkanı Ekrem İmamoğlu’na yöneltilen yolsuzluk iddialarına karşı belgeler ve yargı süreçleriyle ikna edici karşı tezler sunmak yerine, tartışmalarla hem tabanını hem de genel kamuoyunu güçlendirmeye çalışıyor. CHP’nin üst düzey isimleri, başta Genel Başkan Özgür Özel olmak üzere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AK Parti’ye yönelik “cunta” ifadesini gündeme getirme çabası içinde.

Gerçekten de, bu doğru olmayan ve haksız ithamların sahipleri, kendi tarihleri içinde pek çok cunta örneği barındırdıklarını iyi biliyorlar.

“CHP’Lİ GENELKURMAY BAŞKANI”

Cumhuriyet Halk Partisi, kuruluşundan itibaren 27 yıl boyunca, antidemokratik bir tek parti yönetimi sürdürmüştü. Bu dönemde klasik anlamda bir askerî cunta yapısı söz konusu olmasa da, ordunun devlet yönetimindeki etkisi ve halkla olan ilişkisinin karmaşık bir boyutu mevcuttu. O dönemde sıkça gündeme gelen “jandarma dipçiği” söylemi, ordunun halk üzerindeki baskısını en iyi ifade eden sembollerden biriydi.

CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batılı güçlerin etkisiyle çok partili hayata geçiş kararı almak zorunda kaldığında, ordunun siyasetteki etkisi de daha farklı bir boyuta evrilmişti.

CHP’de milletvekilliği ve hükümetlerde bakanlık yapmış olan Fevzi Çakmak, 23 yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütmüştü. Dolayısıyla, ordunun demokratik anlamda duyarlılık geliştirmesi beklenemezdi.

1946 yılındaki ilk çok partili seçimde, Demokrat Parti’nin yönetimi devralacak oy oranına sahip olmasına karşın, CHP devlet aygıtı ve ordu kontrolü sayesinde “açık oy-gizli sayım” yöntemi ile iktidar süresini dört yıl daha uzatmayı başardı. Silahlı kuvvetlerin köylere kadar uzanan etkisi, bu süreçte CHP’nin en önemli dayanışma unsuru oldu. Oylar, silahlı askerlerin gözetiminde ve Demokrat Partili gözlemcilerin dışlandığı odalarda sayılıyordu.

BİRKAÇ AYLIK BAŞBAKANA “TEK ADAM” İFTİRASI

Bu yöntem elbette uzun vadede sürdürülebilir değildi ve 1950 seçimlerinde halk, 27 yıllık CHP iktidarını sona erdirdi. CHP, bu sonuçlar karşısında olgun bir tutum sergilemek yerine, hemen tahripkâr bir muhalefet sürecine girdi. Başbakan Adnan Menderes, hemen “tek adam” ilan edildi. Menderes, CHP’nin muhalefeti için “tahripkâr” demişti; ancak bu dönemdeki muhalefet, gelecekte yapılacak olan asıl CHP muhalefetinin yanında oldukça masum kalacaktı.

İNÖNÜ: DARBE, MEŞRU BİR HAKTIR

İsmet İnönü liderliğindeki CHP, 1957’den itibaren ordu tarafından yapılacak darbe niyetlerine en büyük destekçilerden biri olmuştu. İnönü, sık sık müdahaleyi kışkırtan tahrik ifadeleri kullanmış, 1959’da “Baskı rejimi sürdürülemez.” demişti. Üstelik, darbeden birkaç hafta önce, “Bu yolda yürürseniz sonunuz felaket olur.” diyerek, ordudaki hareketlilikten haberdar olduğu yönünde pek çok tarihçi tarafından dile getirilen bir görüş vardı.

“SİZİ BEN BİLE KURTARAMAM”

Zamanla darbe güzellemesi yapan İnönü, “Şartlar tamam olduğunda ihtilal meşru bir haktır.” ifadesini kullandı. CHP’nin çeşitli kademelerindeki temsilcilerinin, seçilmiş hükümetin devrilmesine yönelik açıklamaları hız kazandı. İnönü’nün “Sizi ben bile kurtaramam.” dediği sözlerden sonra, “Gün gelir siz de hesap verirsiniz.” söylemi kamuoyuna yansıdı.

KORE’DE DARBE OLDU, CHP DARBECİLERİ ÖVDÜ

Kore’de gerçekleşen 19 Nisan darbesi, CHP’nin dikkatini çekmişti. İnönü, “Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir.” diyerek bu durumu değerlendirmişti.

İNÖNÜ’DEN DARBECİLERE: EMİRLERİNİZE AMADEYİM

27 Mayıs darbesinin ardından CHP, darbecilerin yanında yer aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu döneme dair, “Darbeciler ülkeyi yönetmeye başladığında, Cemal Gürsel, İnönü’yü aradı ve ‘Emirleriniz bizim için peygamber buyruğudur paşam.’ dedi.” ifadesini kullandı. Akademisyen İdris Kardaş ise İnönü’nün, “Sizleri anlıyorum, ne zaman bir arzunuz olursa emirlerinize amadeyim.” diye yanıt verdiğini belirtti.

27 Mayıs darbesinin ardından Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idamında yer alan pek çok isim, CHP’den milletvekili seçilmiş ve İnönü’nün kurduğu hükümetlerde bakanlık yapmışlardı.

12 MART CUNTASININ BAŞBAKANI CHP’Lİ BİR “BAĞIMSIZ”DI

Cumhuriyet tarihinin ikinci askeri darbesi olan 12 Mart 1971’de de CHP, demokrasiyi değil, cuntacıları destekleme yolunu seçti. Cunta, Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel’i devirdi ve CHP yönetimi, “tarafsız başbakan” talebi üzerine CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim’i istifa ettirerek, bağımsız Erim ile hükümeti kurmayı sağladı.

Bu hükümette, CHP milletvekillerinden de bakanlar yer alıyordu.

12 EYLÜL DARBESİNDEKİ CHP SESSİZLİĞİ

12 Eylül 1980 darbesinde ise CHP, tüm partilerle birlikte darbecilerin baskısı ile ilk anda karşılaşmıştı. O süreçte birçok partiden isimler siyasetten men edilmişti. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, darbecileri eleştirmeden siyaseti bıraktığını açıkladı. Bu tutum, çeşitli çevrelerce eleştirilmiş ve darbecilere meşruiyet kazandırma olarak yorumlanmıştı.

CHP’nin önde gelen isimlerinin benzer tavırları, cuntacılar tarafından hoş karşılandı ve bu kesim üzerinde büyük bir baskı görülmedi. Ancak MHP liderleri ve Refah Partililer, liderleri ile hapis yattı.

28 ŞUBAT CUNTASININ EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİNDENDİ

28 Şubat darbesindeki CHP tutumu da, demokrasi adına utanç verici oldu. Refahyol Hükmeti, CHP sözcüleri tarafından “irtica” ile suçlandı. Darbe süreci, ordu ve diğer güçlerinde organize bir şekilde hükümete saldırması ile sonuçlandı.

Bu süreçte, 28 Şubat 1997 tarihindeki MGK toplantısı, hükümete yönelik cunta imzalı bir saldırıya neden oldu ve Başbakan Erbakan istifa etmek zorunda kaldı. Eski CHP’lilerin kurduğu Halkçı Parti ve Sosyal Demokrat Parti, yine cuntacılarla iş birliği yaparak bu durumu desteklediler.

ECEVİT’TEN MERVE KAVAKÇI’YA: BU KADINA HADDİNİ BİLDİRİN

Refahyol Hükümeti’nin düşmesiyle Başbakan olan Bülent Ecevit, Fazilet Partisi’nden Merve Kavakçı’nın başörtülü yemin törenini “devlet krizi” olarak nitelendirdi ve kürsüde, “Lütfen bu kadına haddini bildiriniz.” ifadelerini kullandı.

CHP’DEN E-MUHTIRAYA DESTEK, 15 TEMMUZ’A “TİYATRO”

Son dönemlerde CHP, 27 Nisan e-muhtırası ve 15 Temmuz darbe girişiminde de yine demokratik sistemin karşısında durdu. 27 Nisan 2007’de Genelkurmay’ın muhtırasını destekledi. FETÖ’nün hain darbe girişiminde ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başlangıçta mitinge katılırken, daha sonra bu duruma “tiyatro” demişti. “CHP sosyolojisi”nde çok geniş kesimler, partinin genel başkanı ve temsilcilerinin bakış açısını benimseyerek durumu desteklemiş ve hâlâ desteklemeye devam etmektedir.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_ok_yi
Çok İyi
CHP’nin Geçmişi: Cunta Savunuculuğu ve İddialar
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

MegaOnHaber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!