Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle ilgili mücadele sürerken, sorumlulukların paylaşımına dair çarpıcı bir araştırma gün yüzüne çıktı.
Saygın bilim dergisi Nature Climate Change’de yayımlanan çalışmaya göre, dünyanın en varlıklı yüzde 10’luk kesimi, 1990 yılından itibaren gezegenin ısınmasına yol açan sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte ikisini tek başına üstleniyor.
Bu çalışma, aşırı iklim olaylarının arkasındaki yoğunlaşmış özel servetin etkilerini nicel olarak ortaya koyan ilk araştırma olma özelliği taşıyor.
Araştırma, yüksek gelirli bireylerin tüketim ve yatırım alışkanlıklarıyla aşırı sıcak hava dalgaları ve kuraklık gibi iklim felaketlerinin artan riski arasında açık bir bağlantı bulunduğunu gösteriyor.
İklim değişikliğiyle mücadelenin yalnızca teknolojik çözümlerle değil, aynı zamanda sosyoekonomik eşitsizliklerle de doğrudan ilgili olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
EN ZENGİNLERİN KARBON AYAK İZİ FAZLA
Araştırmanın baş yazarı Sarah Schoengart, ETH Zürih’ten, “En zengin bireylerin karbon ayak izlerini doğrudan gerçek dünyadaki iklim etkileriyle ilişkilendiriyoruz.” şeklinde araştırmanın önemini vurguladı.
Ayrıca, en zengin yüzde 1’lik dilimin aşırı hava olaylarına, örneğin sıcak hava dalgaları ve kuraklık gibi, ortalamadan çok daha fazla katkı sağladığı belirlendi.
Bu bulgular, küresel ısınmanın etkilerinin en az sorumlu olan yoksul kesimleri en çok etkilediği gerçeğiyle birleştiğinde, iklim adaleti tartışmalarını daha da alevlendiriyor.
ÇİN VE ABD BAŞI ÇEKİYOR
Araştırmanın bir diğer önemli bulgusu, dünyanın en büyük iki ekonomisi olan Çin ve ABD’deki en zengin yüzde 10’un emisyon verileri oldu.
Bu iki ülkedeki en zengin kesimin toplam emisyonlarının, küresel karbon kirliliğinin neredeyse yarısını oluşturduğu ve aşırı sıcaklıklara iki ila üç kat artışa neden olduğu tespit edildi.
Bu emisyon artışının temel nedeni ise, son otuz yılda Dünya’nın ortalama yüzey sıcaklığını yaklaşık 1,3°C artıran fosil yakıt kullanımı ve ormansızlaşma olarak gösteriliyor.