Son yıllarda dünya genelinde doğum oranlarında kaydedilen düşüş, Fransa’da da önemli bir gündem maddesi haline geldi. Bu kapsamda, Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü, ülke nüfusuyla ilgili çarpıcı verilere dikkati çekti.
2024 yılı itibarıyla Fransa’nın nüfusu, bir önceki yıla göre %0,25 oranında artarak toplam 68,6 milyona ulaştı. Ancak bu artış, doğum oranlarındaki düşüş gerçeğini değiştirmiyor.
Fransa’da 2023 yılı itibarıyla 663 bin doğum gerçekleşirken, bu rakam 2024’te %2,2 oranında bir azalma gösterdi. Bu durum, Fransa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydettiği en düşük doğum oranı olarak tarihi bir noktaya işaret ediyor.
Doğurganlık hızı ise 2024’te 1,62 olarak belirlendi ve bu oran, nüfusun yenilenmesi için gerekli olan 2,1 seviyesinin oldukça altında kaldı. 1919’dan bu yana en düşük seviyelerde gerçekleşen bu oran, Fransa’daki demografik durumu endişe verici bir hale getiriyor.
Öte yandan, Fransa’da ölüm oranları da artış göstermekte. 2024 yılı içerisinde ülkede toplam 646 bin ölüm meydana geldi, bu da bir önceki yıla göre %1,1’lik bir artışı temsil ediyor.
2024 yılı itibarıyla Fransa’da toplam 247 bin çiftin evlendiği kaydedildi. Bu sayı, önceki yıl ile kıyaslandığında %2 oranında bir artış gösteriyor. Bu durum, toplumsal dinamikler açısından ilginç bir tablo sunuyor; zira evlenme oranındaki artış, doğum oranlarındaki düşüşle çelişkili bir görünüm sergileyebilir.
Fransa’nın demografik değişimi, hem politikacıların hem de sosyologların ilgisini çeken bir konu haline geldi. Doğum oranlarındaki bu düşüş, gelecekteki iş gücü, sosyal hizmetler ve ekonomik büyüme gibi pek çok alanda önemli etkilere yol açabilir.
Bu bağlamda, Fransa’nın beleidçi ve toplumların sürdürülebilirliği için nasıl stratejiler geliştireceği kritik bir husus olarak ön plana çıkıyor. Her ne kadar evliliklerde bir artış gözlemlense de, bu durumun kısa vadede doğum oranlarını artırıp artırmayacağı belirsizliğini koruyor.
Genel olarak, Fransa’daki bu demografik eğilimler, gelecekte toplumun huzuru, ekonomik istikrarı ve sosyal yapının sürdürülebilirliği açısından önemli bir tartışma konusunu oluşturuyor. Nüfus politikalarının ve aile destek programlarının ne ölçüde etkili olacağı, gelecek yıllarda izlenecek en önemli konu başlıklarından biri olarak öne çıkıyor.