İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Taksim’deki Gezi Parkı odaklı olaylara iştiraki nedeniyle gözaltına alınan Ayşe Barım ile ilgili soruşturma başlattı. Barım, İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi ve savcılık işlemleri tamamlandı. İfadesinin ardından “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım etme” suçundan tutuklanması talep edilerek nöbetçi sulh ceza hakimliğine gönderildi.
Ayşe Barım, hakim karşısında “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme” suçundan tutuklanma kararı alındı. Barım, ifade verirken Gezi Parkı eylemleri hakkında bilgi vererek, 2013 Mayıs ayında olayların başında kimse tarafından aranmadan var olduğunu ve o dönem boyunca yalnızca birkaç kez Gezi Parkı’na gittiğini söyledi. “Sanatçılara eşlik etmek için buluştum” diyen Barım, Gezi Parkı’ndaki etkinliklere izleyici olarak katıldığını ifade etti.
Barım, Mehmet Osman Kavala ile olan ilişkisini anlatırken, Kavala ile tanışmasının Fatih Akın’ın filminin tanıtım sürecinde olduğunu belirtti. “Bahse konu film 2013 yılında çekildi ve ön gösterimi Osman Kavala’nın sahip olduğu bir mekanda yapıldı” ifadesini kullandı. Ayrıca, Kavala ile olan görüşmelerinin tamamen film tanıtımı ile sınırlı olduğunu, Gezi Parkı eylemleriyle hiçbir alakasının olmadığını vurguladı.
Barım, Gezi olayları sırasında sosyal medya üzerinden yayımlanan bir bildirinin içeriğine dair bilgi vermek zorunda kaldı. “Bu bildiriyi hatırlamıyorum, kim tarafında hazırlandığını bilemiyorum. Hiçbir zaman böyle bir bildirinin yayımlanmasını tasvip etmedim” şeklindeki ifadesi, daha önce kendisiyle görüştüğü kişilerin de bu bildiriden haberdar olduğunu ortaya koydu. Bunda Çiğdem Mater’in rolü olduğuna dair bir düşüncesi olduğunu belirtti.
Soruşturmanın devamında, Barım çeşitli terör örgütleri ile ilişkilendirilmesine dair beyanat verdi. “DHKP-C örgütüyle ilgili hiçbir bilgiye sahip değilim. Bu örgütle alakalı olarak arandığımı yeni öğrendim” dedi. Sosyal medyada kendisiyle ilgili yapılan paylaşımların asılsız olduğunu ve bu nedenle büyük bir psikolojik baskı altında olduğunu dile getirerek, suç duyurusunda bulunacağını belirtti.
Barım, Gezi Parkı olaylarının kendisi hakkında tamamen yanlış bir algıya neden olduğunu ifade ederken, sanatçılar ile olan ilişkilerinin profesyonel olduğunu ve hiçbir zaman onların fikirlerini yönlendirmediğini, yalnızca onlara en iyi şekilde destek olmaya çalıştığını söyledi. “Sanatçılar kendi kararlarını alan bireylerdir. Ben onlara herhangi bir yönlendirme yapmadım” ifadesiyle, kendisini temize çıkarmaya çalıştı.
Gezi Parkı eylemlerinde yer alan bazı sanatçılarla olan görüşmelerine de açıklık getiren Barım, “Hiçbir zaman birlikte hareket etme çağrısı ya da yönlendirme yapmadım. Tüm ilişkilerim iş odaklıydı” diyerek, bu süreçte kendisine yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu belirtti.
Sonuç olarak, Ayşe Barım’ın durumu ve Gezi Parkı olayları çerçevesinde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin toplumsal ve siyasi tarihine damgasını vuran önemli olaylardan birine ışık tutmaktadır. Bu dava, aynı zamanda ifade özgürlüğü, sanatçıların toplumsal hareketlerdeki rolleri ve bireysel tercihlerin ne ölçüde sınırlandığı konularını da derinlemesine sorgulamaktadır.
