İsrail ordusunun Lübnan’ın kuzey ve güneyinde gerçekleştirdiği saldırılarda toplam 15 kişi hayatını kaybetti. İsrail, Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına Lübnan’da da devam ediyor. Lübnan’a gece gündüz bomba yağdıran İsrail ordusu, ülkenin kuzeyindeki Bekaa Vadisi’nde bir evi hedef aldı ve saldırı sonucunda 11 kişi hayatını kaybetti. Enkaz altında kalanların arama kurtarma çalışmaları ise sürüyor. Lübnan Ulusal Haber Ajansı’nın verdiği bilgiye göre, İsrail’in güneydeki Tyre bölgesinde ise bulunan Tayr Debba kasabasına düzenlenen saldırıda 4 kişi öldü, birçok kişi ise yaralandı.
İsrail ordusu, Hizbullah’ın üst düzey isimlerinden Nebil Kauk’u öldürdüğünü iddia etti. Ancak Hizbullah’dan henüz bir açıklama gelmedi. Ayrıca İran Devrim Muhafızları Ordusu Nilfuruşan’ın öldüğünü doğruladı. Kudüs Gücü Operasyonlarından sorumlu komutan yardımcısı Abbas Nilfuruşan’ın İsrail’in Beyrut’a yönelik saldırısında hayatını kaybettiği duyuruldu. Nilfuruşan’ın Filistin davasına yardım eden biri olarak tanımlandığı açıklamada belirtildi.
Lübnan Sağlık Bakanlığı, İsrail’in 8 Ekim tarihinden bu yana ülkede gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde 104’ü çocuk olmak üzere toplam bin 640 kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Sağlık Bakanlığı, can kayıplarının çoğunun son iki hafta içerisinde yaşandığını ve halkın büyük bir çoğunluğunun saldırılarda hayatını kaybettiğini aktardı.
Tüm bu gelişmeler, Lübnan’da yaşanan insanlık dramını bir kez daha gözler önüne seriyor. İsrail’in Lübnan’ı sürekli hedef alması ve masum insanların hayatını kaybetmesi, uluslararası toplumda büyük tepki çekiyor. İsrail’in saldırgan politikalarının sonlandırılması ve bölgede barışın tesisi için uluslararası toplumun daha fazla adım atması gerekiyor. Halkların barış ve güvenliği için gerekli adımlar atılmadığı takdirde, benzer trajedilerin yaşanmaya devam edeceği endişesi hakim. Bugün Lübnan, yarın başka bir ülke olabilir ve bu döngünün kırılması için uluslararası hukukun ön planda olması gerekmektedir.
Sonuç olarak, İsrail’in Lübnan’daki saldırıları ve gerçekleştirdiği katliamlar sonucunda birçok masum insanın hayatını kaybetmesi insanlık adına büyük bir utançtır. Uluslararası toplumun bu konuda daha fazla duyarlılık göstererek harekete geçmesi ve barış için gerekli adımları atması elzemdir. Aksi takdirde, savaş ve şiddetin devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, bölgede kalıcı barışın tesisi için acil adımlar atılmalı ve masumların yaşam hakkı korunmalıdır.