7 Ekim 2023 tarihinden itibaren, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik başlattığı askeri operasyonlar, masum sivilleri, özellikle kadınları, çocukları ve yaşlıları kapsamaktadır. Bu süre zarfında yaşanan saldırılar, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmiş ve büyük bir kızgınlıkla karşılanmıştır. İsrail hükümeti, devam eden çatışmalar ve hedef aldığı insani yapı nedeniyle suçlamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Çatışmaların başlangıcıyla birlikte hayatını kaybedenlerin sayısındaki artış endişe verici bir boyuta ulaşmıştır.
Hamas ve İsrail arasında yapılan ateşkes anlaşması, birçok kişiye umut ışığı olmuştu. Ancak gelinen noktada, İsrail’in ateşkes kararını ihlal etmeye devam ettiği bildirilmektedir. 11 Şubat 2024 itibarıyla, Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre, ateşkesin 23. gününde sivil kayıplar ve yaralanmalar hakkında son veriler paylaşılmıştır. Üzülerek belirtmek gerekir ki, son 24 saat içerisinde hastanelere 3 ölü ve 9 yaralı kişi ulaşmıştır. Ölenlerden 2’sinin enkazdan çıkarıldığı belirtilmektedir.
Ölüm ve yaralanma sayıları, İsrail’in saldırılarının ne denli yıkıcı olduğunu gözler önüne seriyor. Gazze Şeridi’nde, 7 Ekim 2023’ten 19 Ocak 2024’e kadar süren saldırılar sonucunda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı, resmi verilere göre 48 bin 222’ye ulaştı. Aynı dönemde yaralananların sayısı ise 111 bin 674 olarak kaydedildi. Bu sayıların gerisinde, çatışmaların derinlemesine insani krizler yaratmaya devam ettiği gerçeği bulunmaktadır.
19 Ocak 2024’te Hamas ile yapılan ateşkes ve esir takası anlaşmasına rağmen, çatışmalar ve devamsız ateşkes ihlalleri, bölgede şiddetin sonlanmadığını göstermektedir. Gazze şehir merkezi ve çevresindeki yerleşim alanları, İsrail ordusunun hedefleri olmaktan bir türlü kurtulamadı. Özellikle çocuklar ve kadınlar, çatışmaların en fazla zarar gören kesimlerini oluşturuyor. 11 Şubat 2024’te, Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Munir el-Burş, varılan ateşkes anlaşmasından bu yana Gazze’de 92 kişinin hayatını kaybettiğini bildirmiştir.
Giderek daha karmaşık bir hal alan bu çatışmaların çözümü, yalnızca yerel değil, uluslararası düzeyde de ciddi diplomatik çabalar gerektirmektedir. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, tarafların anlaşmazlıklarını çözmek için süreçlere müdahil olma çabasını sürdürmektedir. Ancak bu çabaların yanı sıra, gerçekçi ve kalıcı bir barış sağlamak için her iki tarafın da uzlaşmaya açık olması gerektiği açıktır. Aksi takdirde, bu insani krizin boyutunun ve etkisinin daha da derinleşeceği görülmektedir.
