Son bir yılı aşkın sürede, İsrail, Gazze’de yaşlı, kadın ve çocuk demeden masum sivilleri hedef alarak devam eden bir çatışma ortamı yaratmıştır. Bu süreçte, uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken zalim politikaları, adeta bir soykırım niteliği taşımaktadır. Gazze’de yaşanan insani kriz, her geçen gün daha da derinleşmiş ve bölge halkının yaşam standartlarını geriletmiştir.
Geçtiğimiz haftalarda dikkat çeken önemli bir gelişme, İsrail ile Hamas arasında ateşkes ve esir takası konusunda bir anlaşmaya varılmış olmasıdır. Bu durum, uzun bir çatışma döneminin ardından biraz da olsa umut vermiştir. Ancak, ateşkes sürecinin başlamasına sadece dakikalar kala İsrail ordusu, Gazze’ye yönelik hava saldırısı düzenleyerek bu süreci olumsuz etkilemiştir. Bu saldırı sonucunda da birçok masum vatandaş hayatını kaybetmiştir.
İlk olarak, ateşkes anlaşmasının İsrail hükümeti tarafından da onaylandığı bildirilmiştir. Fakat özellikle bu son dakika saldırısı, ateşkesin etkinliğini sorgulatan bir gelişme olmuştur. Taraflar arasında varılan bu mutabakat, 19 Ocak 2025 tarihinde saat 12.15 itibarıyla resmen yürürlüğe girmiştir. Böylece, bugüne kadar süregelen çatışmalara son verme umudu bir nebze yeşermiştir.
Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, ateşkesin başlamasından sonra belirsizliklerin giderilmesi amacıyla önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bu açıklamaları, X hesabı üzerinden paylaşan Ensari, Hamas’ın silahlı kolu olan İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından serbest bırakılacak üç esirin isimlerinin İsrail tarafına iletildiğini duyurmuştur. Öne çıkan bu esirlerden ikisinin Romanya ve İngiltere vatandaşlığına sahip olduğu ifade edilmiştir. Ensari, ayrıca Gazze Şeridi’nde ateşkesin başladığını da doğrulamıştır.
Ateşkesin ilan edilmesinin ardından, Gazze’deki günlük yaşamda bazı değişiklikler gözlemlenmiştir. Özellikle Gazze’nin kuzey kısmında yer alan er-Reşid Caddesi’nde, Filistinliler sahil bölgesinde sığındıkları çadırlarda günlük yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedir. Bu durum, bölgedeki insani krizin devam ettiğini ve insanların hala zorluklarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Bütün bu süreçler, ortada barışın sağlanmasının ne denli zor olduğunu da gün yüzüne çıkarmaktadır. Taraflar arasındaki gerginlik, geçmişten gelen sorunların çözümünde inkar edilemeyecek bir engel teşkil etmektedir. Ancak, bu ateşkes süreci ve esir takası, belki de önümüzdeki günlerde daha geniş kapsamlı bir barış anlaşmasının zemini olabilir. Sürecin ilerleyişi, uluslararası toplumun da takibinde olacaktır; zira bölgedeki her gelişme, yalnızca yerel değil, küresel anlamda da ciddi sonuçlar doğurabilir.
