
Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim her geçen gün artarken, bu durumla ilgili çeşitli açıklamalar da gelmeye devam ediyor. Özellikle uluslararası aktörlerin iletişim ve işbirliği çabaları dikkat çekiyor. Son olarak, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Brüksel’deki NATO karargahında ABD’nin Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg ile bir araya geldi.
Bu görüşme sırasında Rutte, önemli değerlendirmelerde bulundu. Sohbetin detaylarına yönelik sosyal medya üzerinden bilgi veren Rutte, Kellogg’un NATO’daki müttefiklerle bir araya gelerek Ukrayna’da adil ve kalıcı bir barış sağlamak amacıyla işbirliği yapma konusunu istişare ettiğini dile getirdi. Rutte, “Yapacak çok işimiz var. Savaşın sona ermesi ve hepimiz için kalıcı güvenlik amacıyla yakın bir şekilde işbirliği yapacağız.” diyerek, işbirliğinin önemine vurgu yaptı.
MACRON’DAN ÇAĞRI
Öte yandan Kellogg’un, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile planladığı görüşme, von der Leyen’in Paris’te Ukrayna konulu bir olağanüstü zirveye katılması nedeniyle iptal edildi. Kellogg’un açıklamaları arasında “AB’nin Ukrayna’daki barış görüşmelerinin dışında bırakılacağı” ve Brüksel’e yapacağı ziyarette yalnızca AB tarafının fikrini alacağı yönündeki ifadeleri, Avrupalı liderler için alarm verici nitelikte oldu. Bu durum, Avrupa Birliği’nin barış süreçlerinde nasıl konumlanacağı sorusunu gündeme getirdi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da bu gelişmeler üzerine hızlı bir şekilde harekete geçti. Macron, AB, NATO ve İngiltere’yi Paris’te bir araya getirmek için bir çağrıda bulundu. Avrupa’nın güvenliğini sağlamak adına atılan bu adımlar, uluslararası diplomatic ilişkilerin ne denli kritik bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginlik daha fazla diplomatik iletişim ve işbirliği gerektiriyor. NATO ve ABD’nin müttefikleriyle birlikte gerçekleştirdiği görüşmeler, uluslararası barış sağlama çabalarının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ancak, Avrupa’nın sürece dahil edilmesi ve bir bütün olarak hareket etmesi, zamanla daha da önemli hale gelecektir. Özellikle Macron’un çağrıları ve uluslararası ilişkilerdeki dinamikler, Avrupa’nın bu süreçteki rolünü sorgulamaya devam ettiriyor.