Oxford Üniversitesi’nde baş araştırmacı olarak görev yapan ve dünya genelindeki en önde gelen veri platformlarından Our World in Data’nın baş editör yardımcısı olan Hannah Ritchie, yeni yayımlanan kitabı “Not the End of the World” (Dünyanın Sonu Değil) ile palm yağına dair yaygın olan yanlış inançları çürüten çarpıcı bilgiler sunuyor.
Dr. Ritchie, palm yağının on yıllardır, ormansızlaşmanın başlıca nedeni ve çevresel zararların en büyük kaynağı olarak haksız yere eleştirildiğini vurguluyor. Çalışması, verilere dayalı ve derinlemesine bir perspektif sunarak palm yağının dünya genelindeki bitkisel yağ talebinin karşılanmasında önemli bir rol oynadığına dikkat çekiyor. Eğer palm yağı tüm bitkisel yağ ihtiyacını karşılayacak şekilde kullanılırsa, mevcut tarım alanının dört katı daha az bir alan gerekecektir.
Ritchie’nin kitabı, palm yağının ormansızlaşmanın en büyük sorumlusunun olmadığını ve palm yağı üretilen bölgelerde ormansızlaşmanın azalma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Ayrıca, palm yağının alternatif bitkisel yağlarla kıyaslandığında daha verimli bir şekilde üretildiğini de ortaya koyuyor.
Artan bitkisel yağ talebi karşısında palm yağının hektar başına sunduğu yüksek verim, ormanların korunması açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Dr. Ritchie’nin verdiği bilgilere göre, dünya genelinde 322 milyon hektarlık bir alan yağ bitkileri için ayrılmış durumda. Ancak, bu ihtiyacın tamamının palm yağından sağlanması halinde yalnızca 77 milyon hektar alan ile yetinilebileceği belirtiliyor. Bu, mevcut tarım alanının dörtte biri kadar bir alan demek.
Alternatif yağların kullanılması, yüzölçümünü 660 milyon hektar gibi devasa bir büyüklüğe çıkarabilir, ki bu İki Hindistan büyüklüğündeki bir arazi anlamına geliyor. Palm yağının yerini alternatif yağların alması, mevcut tarım arazisi ihtiyacını 5 ila 10 kat artırarak ormansızlaşmaya yol açabilir.
Kitap, palm yağına yönelik ani ve tepki niteliğindeki boykot çağrılarını da eleştirecek ifadelerle dolu. Dr. Ritchie, palm yağının boykot edilmesinin yanlış bir yaklaşım olduğunu vurgularken, “Alternatif bitkisel yağlar daha fazla arazi gerektiriyor. Bunun yerine, sürdürülebilir bir şekilde sertifikalandırılmış palm yağını tercih etmek mantıklı bir seçim olacaktır. Bir hektar alandan 2,8 ton palm yağı üretilirken, aynı alandan 0,3 ton zeytinyağı veya 0,26 ton hindistancevizi yağı elde edilebiliyor. Bu nedenle alternatif yağlara geçiş, tarım arazisi ihtiyacını 5 ila 10 kat artırabilir ve daha fazla ormansızlaşmaya sebep olabilir.” şeklinde değerlendirmede bulunuyor.
Öte yandan, Türkiye’nin Malezya’dan en çok palm yağı ithal eden ikinci ülke konumunda olduğu oldukça dikkat çekiyor. 2024 yılında Malezya’nın Türkiye’ye 905.020 ton palm yağı ihraç ettiği belirtiliyor. Bu rakam, 2023’te ihraç edilen 884.000 tonluk miktara göre yüzde 2, 2020’deki 615.872 tonluk miktara göreyse yüzde 37 oranında bir artış gösteriyor.