İtalya’nın Bologna Üniversitesi’nden araştırmacılar, Uruk’taki çivi yazısından önce var olan proto-çivi yazısı ile 6 bin yıllık silindir mühürlerdeki tasarımlar arasında önemli bağlantılar keşfetti. Bu araştırma, Mezopotamya’daki tarihsel yazının kökenleri hakkında yeni bir perspektif sunuyor.
Araştırmanın önde gelen isimlerinden profesör Silvia Ferrara, bulunduğu bulguların önemine vurgu yaparak, “Yazının 4. bin yılda Mezopotamya’da doğduğuna dair geleneksel açıklamaları sorgulamak istedik” ifadesinde bulundu. Bu ifade, araştırmanın temel motivasyonunu ve tarihsel yazımın kökenine dair grillenen pek çok soruyu yansıtmaktadır.
Silindir mühürler, Mezopotamya’daki Uruk ve çevresindeki diğer şehirler arasındaki ticaret ağlarında aynı zamanda bir muhasebe sistemi olarak da kullanılıyordu. Bu mühürler, ticaretin düzenlenmesinde kritik bir rol oynamış ve belki de yazının gelişiminde de etkili olmuştur. Mühürlerin bir iletişim aracı olarak işlevi, o dönemde ticaretin nasıl yürütüldüğünün anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Araştırmanın ortak yazarlarından Kathryn Kelley ve Mattia Cartolano, yazının doğuşunu anlamak amacıyla mühürleme teknolojisi ile yazı arasındaki ilişkiyi inceleme çabası içinde olduklarını ifade ettiler. Kelley, “Bu mühürlerdeki sembollerin, yazının ilk işaretlerine benzer şekilde kullanıldığını gördük” şeklinde bir açıklamada bulundu. Bu bulgu, yazının yalnızca çivi yazısı ile başlamadığını, daha önceki evrelerde de başka iletişim biçimleri ile geliştirilebileceğini öne süreru.
Profesör Silvia Ferrara ise, mühürlerin yazının tek kaynağı olarak değerlendirilemeyeceğini ancak yazının kökenine dair büyük bir katkı sunduğunu belirtti. Bu husus, tarihsel araştırmaların karmaşık doğasını ve yazının nasıl evrim geçirdiğini anlamak için farklı kaynakların ve bulguların dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
Bu çalışmanın bulguları, yazının sadece bir bilgi iletme aracı değil, aynı zamanda bir kültürel ve ekonomik etkileşim aracı olarak da geliştiğini göstermektedir. Uruk ve çevresindeki şehirlerin birbirleriyle olan bağlantıları, hem ticaretin hem de yazının nasıl etkileşim içinde geliştiğinin anlaşılmasında kilit bir rol oynamaktadır.
Sonuç olarak, Bologna Üniversitesi’ndeki araştırmacıların yaptığı çalışma, yazının tarihsel kökenleri üzerine mevcut teorileri yeniden gözden geçirmeyi gerektiriyor. Geçmişte yazı ve mühürleme uygulamaları arasındaki ilişkiyi anlamak, Mezopotamya’nın kültürel ve sosyal yapısını da daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Bu tür araştırmalar, tarihsel bilgilerin yeniden yorumlanması ve geçmişin daha derin bir anlayışına ulaşılması açısından büyük önem taşımaktadır.