Suriye’de 61 yıllık Baas yönetimi nihayet devrildi. Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle birlikte Suriye’de yeni bir dönem başladı. Yıllarca insanlara zulmeden, işkence yapan Esad rejimi, çökmesiyle birlikte geride korku ve vahşetin izlerini bıraktı. Şimdi, Suriye’nin yeniden inşa süreci sürerken, Esad ailesine bağlı yönetimin Suriyelilere karşı işlediği suçlar gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Bu durum, toplumun acılarını ve kayıplarını daha görünür hale getiriyor.
Şam’ın Kfar Susa bölgesinde, bakanlıkların ve çeşitli resmi binaların bulunduğu yerleşkede, Esad rejiminin istihbarat merkezi yer alıyor. Dışarıdan bakıldığında herhangi bir devlet binası gibi görünen bu yapıların altında, hem Suriyelilerin hem de diğer milletlerden alıkonulanların tutulduğu işkence zindanları gizli. Geçmişte burada gerçekleşen işler, artık insanlığa karşı suçlar olarak belgelenmiş durumda.
Yıllarca korku dolu anların yaşandığı bu merkezde, Hafız Esad ve oğlu Beşar Esad’a ait heykel ve resimlerin yıkıldığı, yere indirildiği gözlemleniyor. Rejimin subaylarının durduğu alanda, yasadışı tutulan Suriyelilerin kimlik kartları, sabıka fotoğrafları ve çeşitli ülkelere ait kimlik belgeleri bulunmakta. Hatta Türkiye’deki bir sığınmacıya ait “İstanbul Kart”ı görmek de mümkün.
İşkence zindanlarında, yerdeki halatlar halen asılı duruyor, bu da burada yaşanan işkencelerin izlerini taşımakta. Yer altına inildiğinde, esir alınmış kişilerin tutulduğu kalabalık koğuşların bir koridoru görülüyor. Taş zemin üzerine serilmiş ince battaniyeler ve yemek kapları, o korkunç yerlerin ne denli insanlık dışı koşullar sunduğunu gözler önüne seriyor. Mahkumlar, kendilerine verilen yeşil sabunlarla duvarlara yazılar yazarak hayata tutunmaya çalışmışlar.
Buradaki deneyimlerin insanlık dışı olduğu biliniyor; tuvaletler tecrit hücresine dönüştürülmüş. Suriyeli muhaliflerin aktardığına göre, burada idam edilmesi planlanan esirler tutulmakta. Sadece bir battaniye ile yatmak zorunda kaldıkları bu hücreler, cehennemi bir yaşam sunmaktaydı. Duvarda yer alan yazılardan, Şii mezhebine mensup kişilerin de burada hapsedildiği anlaşılıyor.
İstihbarat merkezinin diğer bir bölümündeki zindanlarda, büyük koğuşların duvarlarında sabunla çizilmiş resimler ve yazılar mevcut. Mescid-i Aksa, doğa betimlemeleri, Zülfikar kılıcı gibi semboller, mahkumların yaşadığı umutsuzluğu ve hayata tutunma savaşını yansıtmaktadır. Farklı dillerde (Türkçe, İngilizce, Rusça) yazılmış ifadelerin bulunması, esirlerin uluslararası boyutta acılarını ifade ettiklerini göstermektedir.
İşkence rutinini ortaya koyan resmi işlemler, zindanların üstünde devam eden bir bürokrasi ile pekişiyor. Şam’daki istihbarat merkezinin arşiv odasında, burada tutulanların kayıtlarının bulunduğu yüzlerce klasör hâlâ yerinde duruyor. İnsanların iletişimsizleştirildiği bu alanda, işkencelere ait belgelerin saklandığı bir yerin varlığı, Esad rejiminin sistematik işkence uyguladığını gözler önüne seriyor.
Bir muhalifin, 2012’de kaybolan babasını aradığı sırada, burada gördüklerinden etkilenip hayal kurmanın bile zor olduğunu vurgulaması çok önemlidir. “Suriye