ABD Başkanı Donald Trump, devam eden Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Full Measure’a verdiği röportajda, savaşın 3 yılı aşkın bir süredir devam ettiğini belirten Trump, daha önceki bir beyanında ‘bu savaşı 1 günde bitireceğim’ şeklindeki iddiasının arka planını anlattı.
Trump, bu ifadeyi kullanırken biraz alay ettiğini ifade ederek, “Ukrayna’daki savaşı 24 saatte bitireceğimi söylerken biraz da alay ediyordum,” açıklamasında bulundu. Sözlerine ek olarak, seçim kampanyası sırasında savaşın hızlı bir şekilde sona ereceğini öne sürdüğünü hatırlattı.
Trump, o dönem Fox News’e verdiği mülakatta ise, Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le olan ilişkilerini öne çıkararak, “Zelensky’i iyi tanıyorum. Putin’i daha da iyi tanıyorum. Ve her ikisiyle de çok iyi ilişkilerim var,” şeklinde konuşmuştu. Ek olarak, Zelensky’e anlaşma yapmak zorunda olduğunu, Putin’e ise eğer anlaşma yapmazsa Ukrayna’ya daha fazla silah vereceklerini iletebileceğini söylemişti. Trump, bu şekilde bir anlaşmanın bir günde tamamlanacağını düşündüğünü dile getirmişti.
Ayrıca, Trump’ın Ukrayna ve Rusya Özel Temsilcisi Keith Kellogg, yakın zamanda Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin konferansında yaptığı konuşmada, Trump’ın savaşı 24 saatte sona erdirebileceğini ifade ettiğini ancak bunun hangi gün olacağını belirlemediğini ifade etti. Kellogg’un bu sözleri, Trump’ın iddialarının ne kadar net olduğunu sorgulattı.
Trump’ın savaş konusundaki açıklamaları, dünya genelinde pek çok yorum ve eleştiriye neden oldu. Bir yandan, Trump’ın çözüm önerilerinin pratikte ne kadar uygulanabilir olduğu tartışılırken, diğer yandan mevcut savaş zemininde barış görüşmelerinin ne kadar mümkün olduğu üzerine fikir birliği sağlanamıyor.
Rusya-Ukrayna savaşı, uluslararası siyasette önemli bir yer tutarken, Trump gibi eski bir başkanın bu konu üzerindeki görüşleri dikkate değer bulunuyor. Zira, Trump’ın ifade ettiği gibi savaşın sona ermesi için hangi adımların atılması gerektiği ve bunun ne kadar mümkün olduğu, uluslararası toplumun merak ettiği ve çözüm aradığı bir konu haline geldi.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın savaşa dair açıklamaları, hem kendi seçim kampanyası dönemindeki tutumunu hem de uluslararası krizlere dair yaklaşımını gözler önüne seriyor. İleri sürdüğü tezler ve savları, geçmişteki liderlik deneyimiyle birleştiğinde, dünya gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, savaşın dinamikleri ve temel etkenleri göz önünde bulundurulduğunda, Trump’ın önerileri ne kadar gerçekçi ve uygulanabilir kalacak, bu da ayrı bir soru işareti olarak duruyor.
