ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze ile ilgili “Gazze’yi devralacağız, şehrin imarından ve silahların imhasından sorumlu olacağız” şeklindeki ifade, dünya genelinde önemli tepkilere neden oldu. Bu açıklamalar, özellikle uluslararası ilişkilerdeki duyarlılıkları ve bölgedeki siyasi denklemleri yeniden gündeme taşıdı.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Guo Ciakun, Pekin’de gerçekleştirdiği basın toplantısında Trump’ın Filistin halkına yönelik tasarımları hakkında değerlendirmelerde bulundu. Guo, “Gazze, Filistinlilere aittir ve Filistin toprağının ayrılmaz bir parçasıdır. Filistin halkının zorla yerinden edilmesine karşıyız,” dedi. Ayrıca, Çin’in Filistin halkının meşru ulusal haklarını elde etme mücadelesine destek verdiğini vurguladı.
Guo, sözlerinin devamında, “Filistin’i Filistinlilerin yönetmesi” ilkesinin Gazze’de savaş sonrası düzenlemenin temeli olmasını gerektiğini belirtirken, uluslararası topluma büyük görevler düştüğünü ifade etti. Özellikle büyük ülkelerin ateşkes anlaşmasının uygulanmasında yapıcı bir rol alması ve Gazze’ye insani yardım ile yeniden inşayı teşvik etmesi gerektiğine dikkat çekti.
ABD Başkanı Trump’ın 4 Şubat 2025 tarihinde Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı ortak basın toplantısında sarf ettiği Gazze’yi “devralma” planı, bölgedeki gerilimi artıran bir unsur olarak değerlendiriliyor. Trump, Gazze’nin mevcut durumda tamamen bir yıkım alanı olduğunu ve buradaki Filistinlilerin Mısır ile Ürdün gibi komşu ülkelere yerleştirilmesinin daha iyi olacağına dair açıklamalarda bulundu.
Trump ayrıca, Filistinlilerin Gazze’den ayrılmaktan başka seçenekleri olmadığını öne sürerek, bölgedeki yeniden inşa sürecine dair de bazı niyetlerini dile getirdi. “Gazze’yi, Orta Doğu’nun Rivierası’na dönüştürmeyi istiyorum,” diyerek, bölgedeki ekonomik potansiyele vurgu yaptı. Ancak bu tür ifadelerin, uluslararası kamuoyunda kaygı yaratacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Sonuç olarak, Trump’ın Gazze’yi devralma ve Filistinlileri zorla yerinden etme planları, sadece Filistin halkının haklarını tehdit etmekle kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki barış çabalarını da ciddi şekilde zedeleme potansiyeline sahip. Uluslararası toplumun, bu tür benzer politikaları dikkatle izlemesi ve gerekli müdahaleleri zamanında yapması bekleniyor. Diğer yandan, Çin’in bu konudaki net tavrı, uluslararası ilişkilerdeki güç dengesini etkileme kabiliyetine sahip olabilir.
