ABD’de başkanlık seçimlerini 4 yıllık bir aradan sonra yeniden kazanan Cumhuriyetçi Donald Trump, yüksek bir halk desteği ile Beyaz Saray’a dönmüş bulunmaktadır. Trump’ın, daha önce yaşadığı yenilgi sonrası Biden yönetiminin zayıf noktalarını kullanarak nasıl bir strateji izleyeceği ve hangi adımları atacağı dikkatle izlenmektedir.
Cincinnati Üniversitesi’nden akademisyen Bekir İlhan, yeni başkan Donald Trump’ın iç ve dış politika önceliklerine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Özellikle Trump’ın, kampanya sırasında verdiği vaatlerin hayata geçip geçmeyeceği konusu üzerinde durulmaktadır.
İlk dönemine göre daha avantajlı bir konumda olan Trump, halk oylaması ve delege sayısındaki yüksek oy oranı, Senato’nun Cumhuriyetçilerin eline geçmesi ve kendi partisi içinde önemli bir muhalefet olmamasından kaynaklı olarak kendi politik ajandasını daha rahat bir şekilde uygulama fırsatına sahip olacaktır. Bu durum, Trump’ın siyasi manevra kabiliyetini artıran temel faktörler arasında yer alıyor.
Amerikan başkanının yürütme yetkileri de oldukça güçlüdür; bu bağlamda “Birleşik Yürütme Teorisi” olarak bilinen anayasa yorumu çerçevesinde başkan, atamalar ve politika uygulamaları konusunda geniş bir yetkiye sahiptir. Trump’ın bu yetkileri beklenenden daha etkili bir şekilde kullanması durumunda, “emperyal başkanlık” döneminin başlaması da söz konusu olabilir. Bu sözcüklerin daha çok Richard Nixon ve Barack Obama gibi başkanlarla ilişkilendirildiği unutulmamalıdır.
Trump’ın önceliklerinin büyük ölçüde iç politika üzerinde yoğunlaşacağı tahmin ediliyor. Son dört yıl boyunca Trump’a yönelen birçok yargı sürecinin, politik bir hamle olarak değerlendirildiği ve Trump’ın göreve geldikten sonra bazı kurum ve isimler üzerine gideceğine dair öngörüler mevcut. Özellikle Adalet Bakanlığı’nın, Trump’ın yönetimindeki en önemli bakanlıklardan biri olacağı düşünülmektedir.
Ülke başkanı olduktan sonra, Trump geçiş sürecini tamamlayarak, 5 Kasım 2024’te seçilmesinin ardından 20 Ocak 2025’te yemin edecek. Bu süreç boyunca, geçici personel atamaları yapacak ve atamalarında önceliğini Adalet Bakanlığı’na verecektir. Trump, mevcut Biden yönetiminden bazı bürokratları değerlendirecek olsa da, kendisiyle uyumlu olan isimleri seçmekte daha tereddütlü davranacaktır.
Dış politika alanına geldiğimizde ise Trump’ın, Meksika sınırında duvar inşa etme vaadini yeniden gündeme getirdiği ancak bunu tam olarak uygulamanın zorlukları ile karşılaşabileceği söylenmektedir. Yine, illegal göçmenleri geri gönderme konusunda göstermelik hamlelerde bulunması beklenmektedir.
Trump’ın dış politika stratejisi, aynı zamanda Ukrayna ve Gazze meseleleriyle de derin bir bağı bulunmaktadır. Dünya genelindeki siyasi sorunlar karşısında ABD’nin yeni başkanının nasıl bir yaklaşım sergileyeceği merak konusu. Trump’ın, kendisini Biden yönetiminden farklı kılacak adımlar atması muhtemel. İlk iş olarak Ukrayna’nın yanı sıra, Gazze’deki gelişmelere de yakın bir ilgi göstermesi bekleniyor. Bu bağlamda, iki lideri (Zelensky ve Putin) yüz yüze getirerek bir görüntü oluşturması Trump için yeterli bir kazanım olacaktır.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın ikinci dönem başkanlığı, güçlü bir toplumsal destekle başlamaktadır ve bu destek, siyasi manevra kabiliyetini artırmaktadır. Kendisine yakın ve ajandasını destekleyecek isimlerle bir kabine kurması, beklenilen bir strateji olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda Trump’ın, daha önceki dönemlerinde oluşturmuş olduğu eleştirilen güvenlik ve dış politika ekibinin yerini bu dönemde kendisine
