Türkiye, Brüksel’deki AB Zirvesi’nde Kıbrıs sorununun bağdaştırılmasına verdiği tepki nedeniyle davet edildiği etkinliklere farklı düzeyde katılım sağladı. Belçika tarafından düzenlenen AB’nin 2004’teki en büyük genişlemesinin 20. yılı kutlaması ve gayriresmi AB Genel İşler Konseyine, Türkiye’nin tepkisi nedeniyle farklı düzeyde katılım sağlandı. Türkiye, GKRY’nin hukuk dışı üyeliği nedeniyle 20. yıl dönümü kutlama etkinliğine katılmazken, Genel İşler Konseyi’ne bakan değil büyükelçi düzeyinde temsil edildi.
Türkiye’nin Brüksel’de katıldığı etkinliklerin düşük katılım seviyesinde olmasının sebebi, 17-18 Nisan AB Zirvesi’nde alınan kararlara verdiği tepkinin sonucu olduğu öğrenildi. Belçika’nın ev sahipliğinde gerçekleşen gayriresmi AB Genel İşler Konseyinde Türkiye, Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek, Ukrayna, Moldova, Gürcistan ve potansiyel aday Kosova’nın temsilcileri yer aldı. Bu toplantıda, AB’nin genişleme sürecinde hukukun üstünlüğünü güçlendirmeyi tartıştı.
Türkiye’yi temsilen konseye katılan Büyükelçi Faruk Kaymakcı, AB’nin üyelik perspektifinin güçlendirilmesinin reformları hızlandıracağını ve üyelik müzakereleri sürecinde veto hakkının kötüye kullanılmasının herkesin aleyhine sonuçlar doğurduğunu vurguladı. Ancak, 2004 genişlemesinin 20. yıl dönümü kutlama etkinliğinde Büyükelçi Kaymakcı’nın yer almadığı belirtildi.
Dışişleri Bakanlığı, AB Zirvesi’nde alınan kararlar nedeniyle yapılan açıklamada, AB’nin stratejik vizyon eksikliğine ve Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki kararlılığının korunduğuna vurgu yapıldı. Türkiye, Kıbrıs sorununun AB ile ilişkisinin temelini oluşturamayacağını ve bu yaklaşımın olumsuz sonuçlara yol açabileceğini belirtti. Türkiye, AB’nin tarihindeki en kapsamlı genişlemesinin yapıldığı 2004 yılında da üye olmuştu.
Genel olarak, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yaşanan gelişmeler, ülkenin Avrupa perspektifini ve AB üyeliğine olan kararlılığını ortaya koyarken, Kıbrıs sorununun iki taraf arasında ayrı bir mesele olduğunu vurgulamaktadır. Bu durum, Türkiye’nin AB ile olan diyalogunu ve işbirliğini şekillendirmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin AB ile ilişkilerindeki geleceği belirleyecek önemli bir dönemeç olarak değerlendirilmektedir.