Türkiye, 27 Şubat 2025 tarihinde tarihi bir olaya tanıklık etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, teröre karşı sıfır taviz prensibiyle ilerleyen “Terörsüz Türkiye” sürecinde önemli bir aşamaya ulaştı. Bu süreç, uzun yıllardır devam eden terör sorununa çözüm bulma amacı taşırken, özellikle Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki durumu dikkat çekti.
İmralı’da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 27 Şubat 2025 tarihinde Demokratik Bölgeler Partisi (DEM) heyeti ile gerçekleştirdiği üçüncü görüşmesinin ardından PKK’yı lağveden ve silah bırakma çağrısı yapan metinini kamuoyuyla paylaştı. Bu çağrı, partinin önemli isimlerinden olan Pervin Buldan tarafından Türkçe olarak okunurken, metin aynı zamanda Kürtçe, Arapça ve İngilizce olarak da yayımlandı. Bu durum, Türkiye’deki çok dilli yapı ve kültürel çeşitliliği bir kez daha gündeme getirdi.
Pervin Buldan’dan önce, metnin asıl muhatabı olan Abdullah Öcalan’a yönelik çağrı, Ahmet Türk tarafından Kürtçe olarak okunmuştu. Ancak, bu durum bazı medya kuruluşlarında sansüre sebep oldu. Örneğin, Sözcü TV, Türkçe açıklamayı yayınlarken, Kürtçe olan kısmını sansürledi. Demokrasinin en önemli unsurlarından biri olarak kabul edilen ifade özgürlüğü, bu tür durumlarda sorgulanmaya başlandı.
Sözcü TV’nin yayın akışında yaşanan bu sansüre neden olan olayda, sunucu Serap Belovacıklı, Kürtçe metnin ekranda yer almayacağını ve sadece resmi dilde yapılan açıklamaların yayınlanacağını ifade etti. Belovacıklı, “Biz Türkçe açıklama olduğunda yayınlayacağız. Yapılan açıklamayı Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde konuşulan resmi dil olarak yaptıklarında biz de ekrana getireceğiz. Kürtçe açıklamayı ekrana getirmiyoruz.” şeklinde bir açıklama yaptı.
Bu tutum, hem sosyal medyada hem de toplumda büyük bir tepki ile karşılandı. Kullanıcılar, ifade özgürlüğüne dikkat çekerken, Türkiye’deki Kürt meselesine ve terörle mücadeledeki ikili standartlara dikkat çekti. Kamuoyunda yaşanan bu tartışmalar, Türkiye’nin toplumsal ve siyasi dinamiklerinin ne kadar karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Sonuç olarak, 27 Şubat 2025 tarihi, Türkiye’nin terörle mücadele sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. Abdullah Öcalan’ın yaptığı açıklama, Türkiye’nin uzun yıllardır süregelen terör sorununa dair atılacak adımlar için umut verici bir başlangıç olarak nitelendirilebilirken, medya organlarının bu duruma yaklaşımı ise eleştirilere ve tartışmalara yol açtı. Türkiye’nin geleceği açısından bu tür gelişmeleri dikkatle izlemek büyük önem taşıyor.