Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Genel Kurul toplantısı sonrası yaşanan gelişmeler, ülke gündeminde önemli bir yer tutmaya devam ediyor. 13 Şubat tarihinde gerçekleştirilen Genel Kurul toplantısında, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’ın hükümete ve ekonomiye yönelik yaptığı eleştiriler büyük yankı uyandırdı ve çok sayıda tepki çekti.
Tepkiler sonucunda, Ömer Aras hakkında hükümet ve yargı sistemine yönelik eleştirilerle ilgili bir soruşturma başlatıldı. Bu soruşturma zamanla genişledi ve Orhan Turan da bu soruşturmanın kapsamına alındı. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Japonya’dan dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalarda TÜSİAD skandalıyla ilgili dikkat çekici yorumlarda bulundu.
Kurtulmuş, Türkiye’nin demokrasi tarihine atıfta bulunarak, 75 yıllık çok partili demokrasi tecrübesinin kelimenin tam anlamıyla halkın egemen olduğu bir sistemle gelişmediğini belirtti. Türkiye’nin geçmişten bu yana yalnızca askeri vesayetle değil, sivil görünümdeki vesayet odaklarıyla da mücadele etmek zorunda kaldığını ifade etti. Kurtulmuş, iş insanları ve sivil toplum kuruluşlarının, meslek gruplarının çıkarlarını en iyi biçimde temsil etmek üzere kurulmuş sivil toplum kuruluşları olduğunu vurgulayarak, bu kuruluşların siyasetin üstünde bir vesayet aracı olarak faaliyet göstermemeleri gerektiğini dile getirdi.
Kurtulmuş’un açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta, siyasette kimlerin yer alması gerektiğiydi. “Eğer siyasete bir şekilde etkide ve katkıda bulunmak istiyorlarsa, siyasetin alanına gelsinler” dedi. Parlamento’da 6 siyasi parti gurubu olduğunu ve 14 siyasi partinin temsil edildiğini belirten Kurtulmuş, Türkiye’deki siyasi alanın herkes için açık olduğunu ifade etti. Herkesin kendi işine odaklanması gerektiğini ve siyasi mücadelelerin demokratik normlar çerçevesinde yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Kurtulmuş, seçimlerin sonucunun doğrudan doğruya milletin kararıyla belirlendiğini ve kimsenin kendi gücünü kullanarak siyasete vesayet kurmaya çalışmaması gerektiğini vurguladı. Herkesin Türkiye’nin gelişmesini sağlamak amacıyla birbirine destek vermesi gerektiğini söylerken, bu tür vesayet çağrıştıran söylemlerin halkta kötü anıların canlanmasına yol açabileceğini kaydetti.
Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla birlikte İmralı ziyaretlerinin başladığını söyleyen Kurtulmuş, bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmekte olduğunu iletti. Terörün ortadan kaldırılması için atılacak adımların önemini vurguladı. Türkiye’nin 40 yıllık bir terör sorunu bulunduğunu ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, bu konuda herkesin terörün sona ermesi için destek vermesi gerektiğini savundu.
Kurtulmuş, Avrupa Birliği’nin entegrasyon sürecine de değindi ve birlik içerisindeki sorunların aşırı sağın yükselmesiyle derinleştiğine dikkat çekti. Kırım’ın ilhakından sonra Avrupa’nın güvenliğinin zayıfladığını belirtti ve AB’nin karşı karşıya kaldığı liderlik sıkıntısına vurgu yaptı. Aynı zamanda Gazze’de yaşananların Avrupa siyasetini zorladığını ifade etti. Avrupa’nın temel değerlerine sahip çıkamaması nedeniyle büyük fırsatlar kaçırdığını dile getirdi.
Sonuç olarak, Türkiye’nin geleceği için ortak bir medeniyetin temsilcileri olarak birlik ve dirliğin sağlanmasına yönelik çözümlere ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Kurtulmuş, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının yanı sıra Türk ve Kürt toplumlarının ortak çıkar