Son bir yılda Gazze Şeridi’nde zorbalık politikalarını sürdüren İsrail’e karşı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden (UCM) beklenen karar nihayet geçtiğimiz haftalarda açıklandı. Bu karar, Türkiye ve dünya genelinde büyük bir yankı uyandırdı ve Hamas ile Filistinlilerin durumuna dikkat çekti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, 21 Kasım 2023 tarihinde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya ve eski savunma bakanı Yoav Gallant’a savaş suçları kapsamında tutuklama emri çıkardı. Bu emrin verilmesi, İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü saldırıların yanı sıra bölgede yaşanan insani kriz ve sivil kayıplar üzerinde de bir etkide bulundu.
Açıklanan tutuklama emri sonrasında, İsrail hükümeti kesin bir şekilde itirazda bulundu. İsrail Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararının “saçma” olduğu, ayrıca bu kararın “herhangi bir olgusal ya da hukuki dayanaktan yoksun” bir şekilde verildiği iddia edildi. İtirazda, mahkemenin tarafsızlık ilkesine ne kadar aykırı bir tutum sergilediği vurgulanarak, UCM’nin bu kararı redderse, antisemitizm iddialarının güç kazanacağı ifade edildi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırıları 418 gündür durmaksızın devam ediyor. Filistin Sağlık Bakanlığı, son 24 saat içinde düzenlenen 3 ayrı saldırıda 33 Filistinlinin hayatını kaybettiğini, 134 kişinin ise yaralandığını duyurdu. Öte yandan, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan saldırılar sonucunda toplam can kaybının 44 bin 282’ye, yaralı sayısının ise 104 bin 880’e ulaştığı belirtildi. Bu rakamlar, uluslararası toplumda endişe yaratan bir insani durumu gözler önüne seriyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar, toplumsal adalet arayışları açısından büyük önem taşıyor. Bir yandan İsrail’in uluslararası hukukta yer alan savaş suçları başta olmak üzere, insan hakları ihlalleri üzerine bir hesap verme mekanizması oluşturulması amaçlanıyor; diğer yandan ise Filistinli sivillerin yaşadığı çok boyutlu acılar gözler önüne seriliyor. Bu bağlamda UCM’nin verdiği karar, sadece yaptırımlarla ilgili değil, aynı zamanda uluslararası toplumun dikkatini Gazze’deki insani duruma çekmek açısından da önemlidir.
İsrail’in itirazının sonucunun ne olacağı ve UCM’nin bu duruma nasıl bir yön vereceği ise belirsiz. Ancak yaşanan bu gelişmeler, sadece bölgedeki dinamikler açısından değil, aynı zamanda uluslararası hukuk ve insan hakları açısından da ciddi tartışmalar yaratmaktadır. Uluslararası topluluğun Filistin meselesine olan ilgisi ve müdahale ihtiyacı giderek artarken, bu durum bölgede daha kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın sağlanmasının önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.