Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen 77. Cannes Film Festivali’ne birçok ünlü Türk oyuncu katıldı. Günlerdir Cannes’da boy gösteren Hande Erçel, Pınar Deniz, Meryem Uzerli, Birce Akalay, Özge Özacar, Dilan Çiçek Deniz, Sibel Çetinkaya gibi pek çok ünlü ismin tarzları konuşuldu. Esra Dermancıoğlu ise Cannes’a katılan Türk oyuncuların kıyafetlerini ve dil bilmemelerini eleştirdi. Dermancıoğlu, “90-60-90 değilim, ama oyuncuyum” dedi ve şöyle devam etti: “Onların adına da utandım. Cannes’da benim olmam lazımdı. Çünkü dillerini biliyorum. Gitmem için estetik mi olmam lazımdı? Keşke çıplak yürüyüşler dışında iletişim kuracak birileri gitseydi. Utandım, onların adına da utandım.” Bu açıklaması sosyal medyada gündem olan Dermancıoğlu’nu, bazı kişiler eleştirisini haklı bulurken, diğerleri ise ünlü oyuncuyu kıskançlıkla suçladı.
Esra Dermancıoğlu’nun eleştirileri özellikle Türk ünlülerin Cannes’daki temsil biçimleri üzerinde yankı buldu. Cannes Film Festivali’ne katılan Türk oyuncuların kıyafet seçimleri ve dil konusundaki eksiklikleri eleştirilere neden oldu. Esra Dermancıoğlu’nun, Türk oyuncuların dillerini bilmemelerine ve iletişim sorunlarına dikkat çekmesi, festivaldeki Türk temsilini tartışmaya açtı. Dermancıoğlu’nun “Cannes’da benim olmam lazımdı” şeklindeki ifadeleri, Türk ünlülerin festivalde aldıkları yeri sorgulamaya yönlendirdi.
Hande Erçel, Pınar Deniz, Meryem Uzerli, Birce Akalay, Özge Özacar, Dilan Çiçek Deniz, Sibel Çetinkaya gibi birçok ünlü ismin Cannes’daki tarzları ve görünüşleri magazin gündeminde önemli bir yer tuttu. Ancak Esra Dermancıoğlu’nun eleştirileri, sadece dış görünüş değil, aynı zamanda kültürel işbirliği ve iletişim konularını da gündeme getirdi. Dermancıoğlu’nun eleştirileri, Türk oyuncuların uluslararası festivallerdeki temsil biçimlerini değerlendirmek adına önemli bir perspektif sağladı.
Esra Dermancıoğlu’nun Cannes’a katılan Türk ünlüler hakkındaki eleştirileri, sosyal medyada geniş bir yankı uyandırdı. Kimisi Dermancıoğlu’nu desteklerken, kimisi de eleştirilerini kıskançlık veya gereksiz buldu. Bu durum, hem Türk oyuncuların uluslararası platformlardaki temsil biçimlerini hem de toplumsal algıdaki farklılıkları gözler önüne serdi. Cannes Film Festivali’ne katılan Türk oyuncuların tarzları ve iletişim becerileri üzerindeki bu tartışmalar, Türkiye’nin sanat ve kültür alanındaki uluslararası alanda nasıl temsil edildiğini sorgulamaya yol açtı.
Sonuç olarak, Esra Dermancıoğlu’nun Cannes’a katılan Türk ünlüler hakkındaki eleştirileri, sadece dış görünüşü değil, aynı zamanda kültürel farklılıkları ve iletişim sorunlarını da ele alarak önemli bir tartışma başlattı. Türk oyuncuların uluslararası platformlardaki temsilleri üzerindeki bu tartışmalar, içerisinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde önemli bir yer tutmaktadır. Esra Dermancıoğlu’nun eleştirileri, Türkiye’nin sanat ve kültür alanındaki uluslararası ilişkilerini ve temsilini sorgulamak adına bir fırsat sunmaktadır.