USD37,91
%-0.18
EURO42,58
%2.29
JPY0,002635
%0.02
RUB0,452900
%2.71
CNY5,19
%0.25
GBP49,34
%1.17
EURO/USD1,12
%2.26
BIST9.338,58
%0.68
Petrol63,64
%-2.81
GR. ALTIN3.865,16
%2.66
BTC3.028.653,29
%-2.77
Umit Tektas
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Siyasi Partiler Yönünden Özgürlük Kavramı (*)

Siyasi Partiler Yönünden Özgürlük Kavramı (*)

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

                                    

 Yazıya, anlamına ve içeriğine katıldığım etkili bir özgürlük tanımıyla başlamak istiyorum. İnsanın özgür olup olmadığını bilmek, bir efendisi olup olamayacağının bilinmesini buyurur. Bu sorunun kendine özgü uyumsuzluğu, özgürlük sorununu sorun durumuna getiren kavramın aynı zamanda onun bütün anlamını çekip almasından gelir. Çünkü Tanrı önünde, bir özgürlük sorunundan çok, bir kötülük sorunu vardır. Seçeneği biliyoruz; ya özgür değiliz ve kötülükten her gücü elinde tutan Tanrı sorumludur; ya özgür ve sorumluyuz, ama Tanrı her gücü elinde tutmamaktadır. Tüm bu incelikler, bu çelişkinin keskinliğine hiçbir şey eklememiş, bu keskinliği azaltmamıştır. İşte bunun için beni aşan ve benim bireysel deneyim çerçevemden taşar taşmaz anlamını yitiren bir kavramın basit tanımında coşkuyla kendimden geçemem. Üstün bir varlığın bana vermiş olabileceği bir özgürlük ne olabilir, bunu anlayamam. ‘Hiyerarşi’ duygusunu yitirdim. Benim özgürlük anlayışım tutuklunun anlayışı ya da devlet içinde çağdaş kişinin anlayışı olabilir ancak. Benim bildiğim tek özgürlük, düşünce ve eylem özgürlüğü. (abç) Öyleyse, uyumsuz benim bütün ölümsüz özgürlük şanslarımı sıfıra indirirken, bana eylem özgürlüğümü verir, onun etkinliğini artırır. Bu umut ve gelecek yoksunluğu, insanın her şeye açık oluşunda bir artış anlamına gelir. (Albert Camus, Sisifos Söyleni, Can Yayınları, Çev. Tahsin Yücel)

  Modern dönem sonrası parti örgütlenmelerinin dünya genelinde gelişmesi ve yayılması, neredeyse onları her ülkedeki sosyal hayatın önemli bir parçası yapmıştır. Hem toplum yaşamı üzerindeki etkilerinden hem de halkla ilişkilerinden dolayı kitleler tarafından ilgiyle izlenen, değerler zinciriyle sıkı bağları bulunan etkin ve dinamik aygıtlar haline gelmişlerdir. Bu dinamizm yüzünden de bir şeyler değişmeden, özellikle özgürlük, adalet ve demokrasi uygulamalarına dair hedef, söylem ve pratik değişmeden, partilerin kitle desteğinin değişmesi oldukça güç görünmektedir.

  Siyasetin geniş halk yığınları tarafından ilgiyle izlenmesi, siyasi kadrolar ve siyasetin dinamik bağlaşıkları yönünden tutkuyla yapılmakta olması, onu açık ara en kitlesel etkinlik haline getiriyor. Bu da insanlığı yakından ilgilendiren özgürlük, demokrasi ve adalet gibi kavramların yerinde kullanılması, gereği gibi uygulanması ve toplumun her kesiminin anılan kavramlardan yararlandırılması alanlarında ciddi beklentiler yaratıyor. Bununla beraber, partilerin ve parti çekirdeğinin tutarsızlığı, söz ve eylemde çelişki içinde olması; birbirinden farklı yaklaşımlar, karmaşık ve anlaşılması güç fikri üretimler, taban tabana zıt siyaset pratikleri ortaya çıkarıyor. Özgürlük alanının güvenliği söz konusu olduğunda, bir yandan askıya alınan ve hiç değerinde görülen kurallarla ve teamüllerle süreç zorlaştırılıyor, bir yandan ilkeler ve programlara dayalı siyaset anlayışı, hiç olmadığı kadar esnetilerek sulandırılıyor. Bundandır ki nasıl ayakta kaldıklarını ve ne şekilde faaliyet sürdürdüklerini olabildiğince az değiştiren politik kurumlar, toplumların özgürlük talebine umut olamıyor, özgürlük söylemi konusunda güven veremiyor, özgürlük alnının bir parçası haline gelemiyorlar. Bu gibi yapılar, aynı zamanda geleceğe dönük özgürlükçü toplum ve özgür düşünce vaatlerini gerçekleştiremiyor, bu konuda kitleleri ikna edemiyorlar. Üzülerek görmekteyim ki ‘gelişmiş ve gelişmekte olan’ ülkelerin meclislerinde yer alan ve genel siyasi iklimin etkisinde kalan partilerin arasında fark kalmamakta, partiler giderek birbirine benzemektedir.

  Kavramların içeriğine ve anlamlarına bağlı kalmak, söz ve eylemde tutarlılık, düşünce ve davranış sistemine yön veren ilkeler, belki de özgürlük, demokrasi ve adalet kavramları için daha çok gereklidir hatta denebilir ki her şeyden daha elzemdir. Şu da olabilir, bu değerler, siyasal parti misyonlarının temel direği, vazgeçilmez ilkeleri sayılmalı, her türlü faaliyet ve dengenin, görev ve amacın ağırlık merkezi olarak görülmelidir. Toplumsal ihtiyaçlar ve siyasetin sağladığı imtiyazlar nedeniyle siyaset patikasının, güçlüklerle dolu engebeli bir yol olması, siyasal öncüleri ve kurumsal kimlikleri başkalaştırmamalı, baştan çıkarmamalıdır. Aynı zamanda iç ve dış koşullar, genel ve özel çıkarlar, öznel ve nesnel şartlar, temel ilke ve amaçlar söz konusu olduğunda önceden belirlenmiş bir yolda hareket etmeyi ve böyle bir yolda yürümeyi zorlaştırmamalıdır. İnsan onuru ve esenliği için özgürlük, demokrasi ve adalet kavramlarının anlam ve içeriğine bağlı kalmak yolunda, kurumsal yapı ve politik öncülerin hareket tarzını pratik olarak güç hale getiren unsurlar, hele zaaflar titizlikle ayıklanmalıdır.

Özgürlük En Çok Şimdiyi ve Anı ilgilendirir (Özgür bireytarihsel ve toplumsal bir yaratım olsa bile)

  Özgürlük, birçok parametreye bağlı olmasına karşın günümüzde en fazla Bentham’ın (**) Panoptikon (***) modeline göre şekillenmektedir. Bentham’a göre gözlemlenen yanlış davranışların ceza getireceğini bilen ancak ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahkumlar, her hareketini kollamak ve cezaevi yönetiminin isteklerini uygulamak zorunda kalacak, hep doğru ve emirlere uygun davranmak mecburiyetinde olacaktır. Bu durumda; denetleyenler özgürdür, mahkumların ise özgürlükleri kısıtlanmıştır. “Yönetenler özgürdür, özgür olanlar yönetir. Yönetilenler özgür değildir, özgür olmayanlar yönetilir.” (Jeremy Bentham’dan aktaran Zygmunt Bauman, Özgürlük)

  Bilindiği gibi Antik Yunan felsefesinden bu yana özgürlük kavramı; anlam, içerik ve pratik uygulama yönünden konuşulmakta, tartışılmakta ve geliştirilmektedir. Platon ile birlikte felsefe alanında ele alınan özgürlük, Aristoteles’in insanın bilgiden beslenen seçim yapma gücü olarak gelişip zengin bir anlam kazanarak karşımıza çıkar. Albert Camus’a göre bir tür düşünce ve eylem belirleme gücü ve bir kişi potansiyeli olarak beliren, Sartre tarafından kişinin varoluşunun temel ontolojik kategorisi olarak ilan edilen, yönetenler tarafından yerlerde süründürülerek sefil perişan hale getirilen özgürlük kavramı…  Spinoza, Kant, Marks, Baudrillard Foucault, Bauman ve nice araştırmacı yazarın ele aldığı, içeriğine dair kelam ettiği özgürlük kavramı… Bütün bu yolculuk boyunca hep yeniden doğan, emekleyen fakat hiç yürüyemeyen özgürlük kavramı. Hem toplumsal ilişkiler hem ahlaki değerler hem de felsefe tartışmaları bakımından hep önem atfedilen, insanın doğduktan sonraki hayatının bütün aşamalarında rolü olan, gördüğü önemden daha önemli olan bir mefhum…

  Kavramın anlam ve içeriği ne olmalı?

  Hangi amaçla olursa olsun, herhangi şekilde yasaklama, baskı, sınırlama varsa özgürlük yoktur. Özgürlüğü duyumsamak için tek başına özgürlük alanı yeterli değildir. Bireysel tercihler, seçimler, içerik üretme serbestliği, mutlak karışmama gibi her biri başlı başına özgürlük değeri sayılan kavramların hakkıyla yerini bulması ve hissedilmesi gerekir. Özgürlük bireyi imtiyazlı hissettirse bile bütün önemine ve değerine rağmen kavramın kendisi ayrıcalıklı bir şey değildir. Beşikten mezara kadar insan hayatını ilgilendirdiği için yaşanması gereken bir şeydir. Kavramın yerli yerine oturması, imkana ihtiyaç duysa da herhangi bir rejimin bütün yasalarının özgürlüğü esas alarak ele alınmasını kaçınılmaz kılar.  Özgürlük zaaflardan, menfaatlerden, tüketim toplumunun acımasız gerçeğinden, insan doğasının bir parçası olan öğelerden koparılarak/bağımsız biçimde ele alındığında; kavrama ait sorunlara, özgürlük alanına dair köklü ve esaslı çözümler bulmak zorlaşır. Kavram, anlam ve içerik bakımından anlaşılması zor ve karmaşık hale gelir. Belirlenmiş seçeneklerin içinden seçim yapmak, kavram olarak özgürlüğü tanımlamaya yeterli değildir. Yeniden inşa sürecinin teorisyenleri, günümüzdeki pazar yönetiminin benliği inşa etmekte en önemli parçalardan biri olduğunu, özgürlüğün sembolik kaldığını, ona ulaşmanın oldukça güç hale geldiğini ileri sürüp durmaktadır. Bu hem doğru değil hem de kavramı içeriğinden arındırarak sulandırmaktır. Aynı zamanda özgürlük mefhumunu amaçsız ve anlamsız kılmaktır. Tekrar etmek gerekirse, özgürlük kavramı, egemenlerin çıkarları doğrultusunda; onların emrindeki teorisyenler tarafından içeriğinden koparılarak, sulandırılarak, değiştirilip başkalaştırılarak, ambalajlanarak günümüzdeki haliyle dolaşıma sokulmuştur. Bu gerçeği görmek ve bilmek, buna karşı durmak ve bunu ret etmek gerekir.

  Yazının sonuna gelirken söylemek gerekir ki, özgürlük geçmiş ve gelecek arasında ele alınacak bir kavram değildir. O şimdiyi ve anı ilgilendiren, her yerde ve her anda eksiksiz mevcut bulunması gereken bir şeydir. Özgürlük ve şimdi arasındaki bağı güçlendirmek için, Ernest Hemingway’in bir roman kahramanına söylettiği şu cümleleri aktarmakta yarar görüyorum.  Şimdi sahipsin ona ve tüm yaşamın da bu işte; şimdi. Şimdiden gayri bir şey yok. Ne dün var kesinlikle ne de bir yarın. Bunu anlamak için kaç yaşında olman gerekiyor? Bir tek şimdi var ve bu şimdi yalnızca iki gün ise, demek ömrün iki günmüş ve bu iki günün içindeki her şey iyi olmalı. İki gün içinde belki de bir ömrü yaşarsın. (Ernest Hemingway, Çanlar Kimin İçin Çalıyor)

  Özgürlük kavramının anlam ve içerik hatta pratik olarak ne olacağı ya da nereye varacağı söz konusu olduğunda, denebilir ki geçmişle gelecek arasındaki en temel ayırım, gelecek lehine seçimlerin ve eylemlerin henüz olmamasıdır. Bu, öngörülebilir olanlar da dahil, olgular ve sistemler yönünden gelecek kavramını belirsiz ve tanımlanması zor hale getirir. İnsanlığın gelecekteki seçimleri, bugünün özgürlük alanına ve bireylerin özgür içerikler üretme istemine göre şekillenecektir. Bir sosyoloji konusu olarak, belki de gelecekte özgürlük, çok daha farklı parametrelerle ele alınacak, topluluklar ve bireylerce hissedilecek, yaşanacak, yaşatılacaktır. Yazıyı Bauman’ın şu sözü ile noktalayalım: Özgür birey, insanoğlunun evrensel bir durumu olmaktan çok uzaktır; o tarihsel ve toplumsal bir yaratımdır. Ümit Tektaş, 01.11.2024

(*) Bu yazının hazırlanmasında Zygmunt Bauman’ın Özgürlük adlı eserinden yararlanılmıştır.

(**) Jeremy Bentham, İngiliz filozof ve hukukçu. İnsanları, rasyonel bir biçimde kendi çıkarlarını izleyen ve faydalarını en yüksek noktaya getirmeye çalışan canlılar olarak gördüğü ileri sürülür. Faydacılığın kurucusu olarak da bilinir/adlandırılır.

(***) Panoptikon, İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelidir. Tasarımın konsepti gözetlenme üzerine kuruludur. Panoptikon kavramı, Grekçe kökenli “pan” ve “opticon” olarak iki farklı kelimeden türetilmiştir. (Vikipedia)

Siyasi Partiler Yönünden Özgürlük Kavramı (*)
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

MegaOnHaber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!